Kim Bir Kavme Benzerse Onlardandır

Serbest Köşe – Ebubekir Eren / 2013 Aralık / 13. Sayı

Bu açık hakikatten dolayı Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), ümmetinin kendi varlığını muhafaza etmesini emredip, taklitçilikle aşağılık mertebesine düşmelerini menetmiştir. Fakat bütün bunlara rağmen bu hastalık yüz göstermiştir. Zaten Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) kendi ümmetinin şirkten, kâfirlikten başka, eski ümmetleri örf-adet, fitne-fesat ve isyan gibi bütün kötü yollarda takip edeceklerini bir mucize olarak haber vermiştir.

Ebû Saîd (Allah ondan razı olsun) rivâyetine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. Onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabi olacaksınız.”

 Ebû Saîd diyor ki:

Ya Rasûlullah! Bu ümmetler Yahudilerle Hıristiyanlar mı?” diye sorduk.

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Onlardan başka kim olacak!” buyurdu..(1)

İsterseniz o kâfirlerin, Hıristiyanların batıl bir yolda olduklarını Allahu Teâlâ’nın pak âyetleriyle açıklayalım. Daha sonra onlara benzemenin, onlar gibi yaşamanın ne derece tehlikeli bir yol olduğunu izah edelim inşallah.

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor ;

وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ حُكْماً عَرَبِيّاً وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ وَاق

“Böylece biz onu (Kur’ân’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.” (Rad, 37)

İbn Teymiyye Allah ondan razı olsun şöyle der:

“Bu âyet onlara topyekûn muhalefetin meşruluğuna delalet eder.”(2)

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ

“Bir de zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.”(Hud, 113)

Büyük âlim Abdurrahman es-Sadi şöyle der:

“Bu âyet bütün zalimlere meyletmekten sakındırmaktadır. Onların zulümlerine meyletmeyin, katılmayın bunu onaylamayın.”

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

“Ey imân edenler! Yahudileri de Hıristiyanları da veliler edinmeyin. Onların bir kısmı bir kısmının velileridir. Sizden her kim onları veli edinirse muhakkak o da onlardandır. Muhakkak ki Allah zalim bir toplumu hidâyete erdirmez.” (Maide, 51)

İbn Ebi Hatim şu olayı rivâyet etti:

“Ömer, Ebû Musa el-Eş’ari’ye başında bulunduğu vilâyetin gelir giderini bir deri üzerine yazarak göndermesini emretmişti. Ebû Musa el-Eş’ari’nin de Hıristiyan bir kâtibi vardı. Ebû Musa hemen halifenin istediğini yerine getirdi ve bilançoyu halifeye sundu. Ömer bilançoyu görünce hayret ederek: “Bu kâtip ne kadar da dikkatli! Sen Şam’dan gelen nameyi mescitte okur musun?” deyince,

Ebû Musa el-Eş’ari:  “Mescitte okuyamaz, dedi. Ömer: “Cünüp mü yoksa? diye sorunca, Ebû Musa: Hayır, fakat o Hristiyandır, dedi. Ömer valisinden aldığı bu cevap üzerine onu azarladı. Bacaklarına vurdu, sonra çıkarın şunu dedi. Sonra şu âyeti kerimeyi okudu: “Ey imân edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin.” İbn Ebi Hatim daha sonra Abdullah b. Utbe’nin şu sözünü rivâyet etti: “Sizden biriniz fark etmeksizin Yahudi ve Hıristiyan olmaktan sakınsın.”

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَاماً

“Onlar yalan yere şahitlikte yapmazlar. Boş sözlerle karşılaştıkları zaman ağır başlılıkla orayı terk ederler.” (Furkan, 72)

Müfessirlerin birçoğu ve selef âlimleri “zur”dan maksadın müşriklerin bayramları olduğunu belirtmişler.

Bu konuda Nebî’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) söylemiş olduğu hadisler ise şunlardır:

Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:

“Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudilere de Hıristiyanlara da benzemeyin.”(3)

Büyük âlim Muhammed b. Abdurrauf el-Münavi bu hadisin şerhinde şöyle der:

 “Yani dış görünüşte, onlar gibi giyinmesi, onlar gibi davranması, onların ahlâkıyla ahlâklanması, onların yolundan gitmesi, giyim kuşamında ve bazı fiillerinde onların yolunu tutmasıdır.”(4)

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)  şöyle buyuruyor:

“Kim bizden başkasının sünnetiyle amel ederse bizden değildir.”(5)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Müslümanın iki bayramı vardır. Bunlar Kurban bayramı ve Ramazan bayramıdır.(6)

İmam Zehebi (rahimehullah); “Bu hadis her milletin kendisine ait bir bayramı olduğunu ifade eder.” demiştir.

Ümmü Seleme (Allah ondan razı olsun) şöyle dediği rivâyet edildi:

“Şüphesiz ki Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutardı ve şöyle derdi:

“Bunlar müşriklerin bayramlarıdır. Ben onlara muhalefet etmek istiyorum.”(7)

Son olarak bu önemli konuyu bitirmeden önce öneminden dolayı şunu da ifade edelim. Maalesef herkesin yaşamış olduğu ortamda, halk arasında, yılbaşı günlerini tebrik etme alışkanlığının yaygınlaştığına şahit olduğu bir gerçek. Kendini İslâm davasına adayan gençlerin bu önemli mevzuda, bu önemli meseleyi bilmesi gerekir. Acaba insanlar bu günleri tebrik edebilirler mi?

Şüphesiz ki bu geceleri kutlamak caiz değildir.

İbn Kayyim el-Cevziyye (rahimehullah) şöyle diyor:

“Kâfirleri onların kendi sembolleri münasebetiyle tebrik etmek ittifakla haramdır.(8)

Gün Allah’ın dinine dönme, dini yaşama günüdür. Senin bir Müslüman olduğunu unutmama günüdür. Gün onların dinlerine ait olan şeyleri terk etmen gerektiğini bilme günüdür.

Gelinde şu ibretlik olaydan kendimize dersler çıkarmaya çalışalım. İnsanın rabbini unutması ne kadar da kötü!

يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ  فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ

“Ey insan! İhsanı bol rabbine karşı seni aldatan nedir? O Allah ki seni yarattı, seni düzgün ve dengeli kılıp, ölçülü bir biçim verdi. Seni istediği her hangi bir şekilde parçalardan oluşturdu.” (İnfitar, 6-8)

——————————————-

(1) Buhârî, Enbiya, 48, İtisam, 14; Müslim, İlim, 6.

(2) İbn Teymiyye, Sırat-ı Müstakim.

(3) Tirmizî.

(4) Feydu’l-Kadir Şerhu Camiu’s-Sağir.

(5);Camiu’s-Sağir.

(6) Ebû Dâvûd.

(7) Ahmed bin Hanbel.

(8) Ahkam’u Ehli’z-Zimme