İmam Hasan el-Benna ve Mescidi Aksa Davası

Kapak Dosya – Nedim Bal / 2023 Kasım / 132. Sayı

1914 – 1918 yılları arasında süren birinci dünya savaşında Osmanlı Devleti mağlup tarafta yer alınca, İngilizler öncülüğündeki Avrupalı devletler (İtilaf Devletleri) İslam topraklarını tek tek işgal etmeye başladı. İlk işgal edilen İslam toprağı ise; 1917’de Filistin toprakları oldu.

Osmanlı devletinin Filistin cephesinde dördüncü, yedinci ve sekizinci ordu adıyla üç ordusu vardı. Bunlar yıldırım orduları grubu adını taşıyordu. Mütarekeden bir ay evvel Mustafa Kemal Paşanın bizzat komuta ettiği 7. Ordu aniden geri çekildi. İngilizler Mustafa Kemal’in 7. Orduyu aniden geri çekmesiyle buradan girerek dördüncü ve sekizinci orduyu imha ettiler. Osmanlı geride 60 bin asker esir bıraktı.

Böylece Osmanlı Devleti 400 yıl boyunca himaye ettiği Kudüs’ü kaybetti. Osmanlı Devleti’nin çekilmesiyle Filistin toprakları İngiliz devletinin hakimiyetine girdi.

Akabinde Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve hilafetin kaldırılmasıyla da İslam âlemi peygamber efendimizin buyurduğu gibi “suyun üzerindeki çerçöp gibi” darmadağın oldu. Müslümanlar başsız ve çaresiz kaldı.

Filistin’i kontrolüne alan işgalci İngilizler belirli sürelerle Avrupa’daki dağınık Yahudileri gemilerle buraya getirerek, kendi birliklerinin yanında silahlandırdığı Yahudi çetelerinin kurulmasını organize etti. Bu çeteler İngilizlerinde yardım ve yataklığıyla şehirlerde ve kırsallarda katliamlar yapıyor ve Filistin halkını bu topraklardan göç etmeye zorluyorlardı.

Yahudi çetelere ve yer yer işgalci İngilizlere karşı Suriyeli Âlim Şeyh İzzettin el-Kassam 1931 yılında Filistin’in tüm şehirlerinde cihat ilan etti.

Bu arada dünya dengelerini değiştirecek ikinci dünya savaşı başlamıştı. Tüm dünya bu savaş ile meşgulken İngilizler Filistin topraklarına olabildiğince Yahudi’yi yerleştiriyordu.

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı bitmiş ve bütün dünya, yeniden Filistin’de olacaklara gözünü dikmişti. Başını İngiltere’nin çektiği İtilaf Devletleri’nin 1920’de oluşturduğu Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) teşkilatı İkinci dünya savaşından sonra sözde dünya ülkelerinin barış ve güvenliği sağlamak adına “Birleşmiş Milletler” adını aldı. Birleşmiş milletlerin (BM) asıl kurulma amacı ise emperyalist ülkelerin çıkarlarını korumak ve üçüncü dünya ülkelerini kontrol altına almaktı. Nihayet bu sinsi teşkilatın yetkin ve daimî baronları çoktan Filistin’de bir Yahudi devletinin oluşturulmasını gizli gündemleri arasına almıştı bile.

Müslümanların idaresiz, devletsiz, başsız kaldığı bu dönemde Allah’ın lütfu keremiyle bir yiğit tarih sahnesine çıktı. Bu yiğidin adı; İmam Hasan el- Benna idi.

1928 yılında İmam Hasan El Benna Mısır’da Müslüman Kardeşler teşkilatını kurdu. Onun diliyle Müslüman Kardeşler Cemaati’nin kurulmasının gayesi; yeniden bir İslam devletinin ihyası, hilafet makamının tekrar ihdas edilmesi, Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşturulması ve Müslümanların izzetinin kazanılmasıydı.

İmam Hasan el-Benna’da Mısır’da, Filistin cihadının ilk ve en büyük destekçisi oldu. Filistin cihadı için bir yandan mücahitlere silah, para, gıda ve her türlü yardımda bulunurken, öte yandan üzerine ölü toprağı serpilmiş olan İslam âlemini bu konuda uyandırmaya ve harekete geçirmeye çalıştı. Müslümanları diri tutmak için Kudüs’ün önemini anlatan konferanslar verdi. Kitaplar-makaleler yazıp dağıttı. Boykotlar ve mitingler düzenledi.

Filistin içerisinde de yoğun bir faaliyet sürdürebilmek için “Müslüman Kardeşler” teşkilatının ilk şubesi Hafız Eş-Şeva başkanlığında Gazze’de açıldı.

 Ardından Yafa şubesi Zafir Ed-Ducani başkanlığında kuruldu. Kudüs şubesi ise 1945 yılında açıldı. Ardından Hayfa, Kalkiliya, El-Lud, Nablus, Tulkerem, El-Mecdel, Silvad, El-Halil’de ard arda şubeler açıldı. Müslüman Kardeşler cemaatinin Filistin’deki şubeleri kısa zamanda yirmiye ulaştı.

“Müslüman Kardeşler” teşkilatı Mısır’dan yolladığı birçok davetçiyle Filistin’de İslami davet ve tebliğ çalışmaları yapmanın yanında özellikle işgale ve Siyonist tehlikeye karşı halkı bilinçlendirme faaliyetlerini de yoğun olarak sürdürdü.

İngilizlerin ve BM’nin 1946 yılında gizli bir plan ile ilan edecekleri Yahudi devleti, İmam el-Benna ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar ve oluşturduğu kamuoyu sebebiyle ile tam 2 yıl gecikmişti. İngiltere her zamanki siyasi kurnazlığını devreye sokarak İslam alemiyle direk karşı karşıya gelmemek için Filistin’in toprak meselesinin çözümünü kendilerinin yönettikleri Birleşmiş Milletlere bırakmıştı. BM, 1947 yılında Filistin’in bölünmesi ile ilgili kararı açıktan ilan edince Müslüman Kardeşler de Filistin’de cihat için harekete geçti.

Bizzat İmam Hasan el-Benna o dönem Mısır’ın başbakanlığını yürüten en-Nakraşi’ye bu durumu bir mektupla şöyle bildirdi: “İhvan’ın, yalnız başına Yahudiler karşısında savaşmasına müsaade edin. Eğer Yahudiler İhvan’ı mağlup ederlerse istediğiniz gerçekleşmiş olur. Böylece hem benden hem de “Müslüman kardeşlerden” kurtulmuş olursunuz. (!) Eğer İhvan-ı Müslimin, Yahudileri mağlup ederse bu kez bütün Araplar, Yahudi belasından kurtulurlar.”

Ayrıca İmam el Benna, bununla yetinmemiş Arap Birliği teşkilatına gönderdiği mektupta da “müslüman kardeşler teşkilatı, Filistin’de Yahudilere karşı savaşmak üzere ilk etapta on bin silahlı birlik çıkarmaya hazırdır” ifadelerini kullanmıştır.

Ancak Arap Birliği de Filistin’de savaşa katılma kararı almıştı. Bu yüzden İmam el-Benna, ‘Nizam’ül Has’ adını verdiği Müslüman Kardeşler’in mücahitlerini, istemese de Arap Birliği ordularına katmak durumunda kaldı. Aynı zamanda Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in Genel Murakıbı Mustafa Sıbai, Irak Müslüman Kardeşler Genel Murakıbı M. Mahmud es-Savvaf, Ürdün Müslüman Kardeşler Genel Murakıbı Abdüllatif Ebu Kavra ile de irtibata geçerek Filistin’e yönelik birer birlik çıkarmalarını emretti.

1946’nın sonunda, 1947’de ve 1948’de mücahitler her yerden akın akın Filistin’e girmeye başladı. İmam el-Benna defalarca Kudüs’e, Gazze’ye giderek Filistin’deki mücahitlerin birliklerini yerinde ziyaret etti. Bu savaşta gönüllü Filistin birliklerinin başkomutanı Kudüs Müftüsünün kardeşi Abdulkadir el-Huseyni idi. Filistin cephesinin Müslüman Kardeşler vekilliği ise mücahit Şeyh Muhammed Ferğali’de idi.

1948’in başında Filistin’deki savaş daha da şiddetlendi. Müslüman Kardeşler’in mücahitleri aslanlar gibi cihat ederek Yahudilerin işgal ettiği köyleri ve şehirleri onlardan tek tek geri aldı. Ancak BM ile Arap Birliği’nin gizli ve açık görüşmeleri de devam ediyordu. Bu sırada İmam el-Benna bütün ülkelerdeki Müslüman Kardeşler’e Arap liderlerinin BM ile görüşmesine karşı çıkmak için mitingler düzenlenmesini emretti.

Filistin’de, Mısır’da, Irak’ta, Suriye’de, Ürdün’de ve Cezayir’de yüzbinlerce Müslüman bu durumu protesto etmek için sokaklara döküldü. Buna rağmen Yahudiler, BM güvencesinde 14 Mayıs 1948’de Filistin’i ikiye bölerek bir İsrail devletinin kurulduğunu ilan etti. Arap Birliği dahil Müslümanlardan hiç kimse bu kararı kabul etmedi. Bu devleti tanıyan ilk ülke Amerika oldu. Ardından diğer büyük devletler bu kararı tanımaya başladı. Bunun üzerine Filistin’de Müslüman Kardeşler’in mücahitleri ve Arap orduları, Yahudilere göz açtırmadı.

Yahudiler psikolojik üstünlüğü kaybetmeye başlamıştı. Yahudilerin isteği ile Amerika 11 Haziran 1948’de Arap ülkelerine birinci ateşkes anlaşmasını zorla kabul ettirdi. Dört hafta süren bu anlaşmadan sonra Yahudiler yeniden güçlerini topladı. Arap liderlerinin zoraki ve haince imzaladıkları ikinci-üçüncü anlaşmalar birbiri ardınca geldi. Sonunda artık askerlerini de çekmeleri gerekti.

Arap Birliği ülkeleri, Filistin’deki askerlerini bir süre beklettikten sonra çekilme emirlerini ordularına iletti. Bu karar Arap Birliği ordularının bir parçası olarak Filistin’de olan bütün Müslüman Kardeşler mücahitlerini de kapsıyordu. Ancak Müslüman Kardeşler bu kararlara uymayacağını belirterek cihada devam etti.

İsrail Savunma Bakanı ve Haganah çetesinin lideri Moşe Dayan’a neden Müslüman Kardeşler’in mücahitlerinden çekindikleri sorulunca, “Bu gençler, bizim akidemizden daha güçlü bir akideyle savaşıyor. Onlar şehit olmak için savaşırken biz toprak için savaşıyoruz. Onlarla savaşmayı denedik, ancak bize çok ağır hasarlar verdiler. O nedenle biz onlarla çatışmaktan hep geri durmayı tercih ettik” diyordu.  

İhvanı Müslimin Mücahitlerinin gayret ve cihadı karşısında çaresiz kalan ve baş edemeyeceklerini anlayan Yahudiler Savunma Bakanı Moşe Dayan ile bir kez daha Amerika, İngiltere ve Fransa’dan yardım talep etti. Bunun üzerine Amerika ve Birleşmiş Milletlerdeki daimî baronların Arap Birliği’ne mücahitleri durdurmaları yönündeki baskıları daha da arttı. Bu talep karşısında sahibinin bir dediğini iki etmeyen eğitimli itaatkâr köpek misali Mısır Başbakanı en-Nakraşi 8 Aralık 1948’de, Müslüman Kardeşler’i yasa dışı bir örgüt ilan ederek feshetti. Cemaatin İmam el-Benna dışındaki bütün üyelerini tutuklattı ve mal varlığına el koydu.

Filistin’deki mücahitlerin bir an aklı Mısır’da olanlara yönelince, İmam el-Benna onlara şöyle bir mektup gönderdi: “Ey kardeşler! Mısır toprakları üzerinde cereyan eden olaylar sizde olumsuz etki yapmasın. Sizin göreviniz Filistin’i Yahudilerin elinden kurtarmaktır. Filistin’in üzerinde bir tek Yahudi kaldığı sürece sizin göreviniz bitmiş olmaz.” diyerek cihada teşvik etmeye devam etti.

Bundan sonra Gazze, Kudüs, el-Halil şehirleri ve arasındaki bölgelerde kamp kurmuş Yahudiler ile Müslüman Kardeşler’in mücahitleri arasında şiddetli çarpışmalar meydana geldi. Bu topraklar ihvanın mücahit gençlerinin destansı cihadına şahit oldu.

Hasan el-Benna Filistin’deki zulmü durdurmak için yeni bir hazırlık yaptı ve tam bir milyon Müslüman’ın katıldığı bir miting düzenledi. O mitingde, “Çare yok, yolladığımız on bin mücahitten sonra elli bin mücahit daha toplayıp Filistin’deki cihada bizzat ben de katılacağım” diyerek hem Siyonistlere hem de İslam ülkelerinin kukla yöneticilerine açık bir meydan okuyuşla başkaldırdı.

Hasan el- Benna ve “Müslüman Kardeşleri” durduramayacaklarını anlayan satılmış Arap liderleri, Amerika, İngiltere ve işbirlikçileri 1948’in aralık ayında uluslararası bir toplantı düzenlediler. İmam Hasan el-Benna’yı öldürme kararı bu toplantıda alındı.

Akabinde Mısır’da on yedi bin İhvan üyesi tutuklandı. İmam el-Benna, yalnız ve güçsüz bırakıldı. Hatta kendisi de emniyete gidip “asıl tutuklanacak biri varsa; o da benim! Beni tutuklayın.” dedi. Ancak kasıtlı olarak onu dışarıda tuttular.

12 Şubat 1949’da İmam Hasan el-Benna ve bir arkadaşı katıldıkları programın çıkışında silahlı saldırıya uğradılar. Olay yerinde aldığı yaralara rağmen İmam el-Benna hastaneye kendi imkanlarıyla gitti. Ancak Mısır Kralı, bu iş için görevlendirdiği General Mahmut Abdulmecid’i hastaneye göndererek tıbbi müdahalesine engel oldu. Kan kaybetmesini sağladı ve ameliyatta işi bitirmesi talimatını vererek hastanede İmam el-Benna’yı uluslararası büyük bir komplo ile şehit ettiler.

 İmam el-Benna’nın şehit edilmesinin ikinci günü yani 13 Şubat’ta Mısır Kralı ve Hükümeti işgalci İsrail’i tanıyacak Rudes anlaşması için görüşmelere başladı. Mısır kralı ve hükümeti Yahudilerin, Filistin topraklarında güvenilir sınırlar içerisinde yaşamasına dair kararı 24 Şubat’ta imzaladı. Bu sırada Irak, Suriye, Ürdün ve Mısır’ın Müslüman Kardeşlerine bağlı mücahitler, Filistin’deki cihattan zorla alıkonularak, eli kolu bağlı bir vaziyette ülkelerine getirildiler. Yahudilere karşı savaşta emre itaatsizlik suçundan tutuklanarak mahkemelerde yargılandılar.

İngilizlerin, Siyonistlerin ve BM’nin baş edemediği İhvan-ı Müslimin mücahitleri, kendi ülkelerinin alçaklıkta, hainlikte, kalleşlikte sınır tanımayan kukla yönetimleri tarafından işkence gördü, esir edildi ve idam cezası verilmek suretiyle şehit edildiler. Tüm engellemelere, işkencelere, katliamlara rağmen -Allah’ın izniyle- şehit imam Hasan el Benna ve arkadaşları Filistin topraklarına İslami bilinç, izzet, direniş ve cihat tohumlarını ekmeye muvaffak oldular.
Bugün Gazze’de İslami bir direniş var ise, bugün Filistin’de canımız kanımız Aksa’ya fedadır diyen yediden yetmişe imanlı bir nesil var ise, bugün lanetli Yahudiler Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya, el-Halil’e tam bir hâkimiyet sağlayamamışlar ise, -Allah’ın izni ile- bunda en büyük pay sahibi hiç şüphesiz şehit imam Hasan el Benna ve kanlarını, canlarını Allah için bu topraklarda feda eden binlerce “İhvan’”mücahitlerinindir. Onların bu kutlu gayretleri Filistin’de İslami şuur ve direnişi oluşturmuştur.

Yahudiler o günden bu yana anladılar ki; bu inanç, bu akide, bu amel, bu ahlak üzere olan Müslümanlar var olduğu müddetçe Filistin’de asla rahat edemeyecekler. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya asla hâkim olamayacaklar.

O yüzden hahamlarından yazarlarına, başbakanlarından, bakanlarına, ordu komutanlarından sivillerine kadar hepsi şunu söylüyor; “yaşayan bir Gazze’li kaldığı müddetçe İsrail işgal devleti (!) tehdit altındadır. Bu sebeple çocuklarına varıncaya kadar hepsini öldürün, sağ bırakmayın.”

Yazımızı şehit imam Hasan el Benna’nın ümmete nasihati olan şu sözleriyle bitirelim; “Bugün İslam ülkelerinin hürriyet ve istiklâlini kazanmaları ve zulümlerin son bulması için Müslümanların düşmanları olan işgalcilerin ve emperyalistlerin kudretini kırmaları lazımdır. Bunun için İslâm’ın daha ilk günden imanın esaslarından biri kıldığı vahdete (birliğe) ve İslâmî çözümlere başvurmaktan başka çıkar yol yoktur. Derhal birleşmemiz ve yardımlaşmamız lâzımdır. Bugün en büyük farz budur.” 

Şanı yüce Allah’tan başta şehid imam Hasan el- Benna’ya, onun yiğit arkadaşlarına, gençlerine, Gazze direnişinde şehit olan bebeklere, çocuklara, gençlere, kadınlara, erkeklere, yaşlılara rahmet eylesin. Rabbim onlara Firdevs cennetlerinde, adn cennetlerinde ikramlarda bulunsun. Bizleri de şefaatlerine nail eylesin…

YA RABB!

Ey şanı yüce Rabbimiz!

Ey kudret ve gücünün sınırı olmayan, her şeye kadir olan Allah’ım!  Sana iman eden, Rabbimiz Allah’tır diyen, sana teslim olan, sana kulluk eden şu mazlum Gazze halkını firavunlaşan Beni İsrail’in zulmünden kurtar. Firavunu kahredip helak ettiğin gibi beni İsrail oğullarını da helak et. Ebrehe ve ordusunu Ebabil kuşlarının attığı taşlarla nasıl helak ettiysen Yahudilerin üzerlerine de vücutlarını yiyip bitiren mikropları musallat et …

Ey Gafur olan Rabbimiz! Bebeklerin, sabilerin, mazlumların, biçarelerin, kadınların arşı alayı titreten ahını bizlerden çıkarma! Aciziz ya Rab, bu ahları bizden çıkarma. Sana yalvarıyoruz ya Rabbi bizi helak etme. Bizi affet, bizi bağışla… Bize günahlarımızı affettirecek ve rızanı kazandıracak ameller işlemeyi nasip et…

Allahümme âmin …