İlk Hesaba Çekilecekler

Hikmetli Kıssalar – Orhan Sağlam / 2021 Eylül / 106. Sayı

Ebû Hureyre radıyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allahu Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:

– Peki, bunlara karşılık ne yaptın? buyurur.

– Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim!

– Yalan söylüyorsun! Sen, “babayiğit adam” desinler diye savaştın.

Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:

– Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? 

– İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızan için Kur’an okudum.

– Yalan söylüyorsun! Sen “âlim” desinler diye ilim öğrendin, “Ne güzel okuyor!” desinler diye Kur’an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur.

Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır. (Daha sonra) Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.

– Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?

– Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım.

– Yalan söylüyorsun! Halbuki sen, bütün yaptıklarını “Ne cömert adam!” desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi, buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”[1]

Hadisten Çıkarılacak Dersler

Tirmizi’nin rivayetinde şu şekilde geçmektedir: Şufey el-Esbehî anlatıyor:

“Medine’ye girdim. Bir de baktım ki insanlar bir adamın etrafında toplanmışlar. ‘Bu kişi de kimdir?’ dedim. ‘Ebû Hureyre’dir.’ dediler. (Bunu duyunca) önüne oturuncaya kadar yaklaştım. O sırada insanlara hadis anlatıyordu.

Hadis anlatmayı bitirip tek başına kalınca ona dedim ki: ‘Bana, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den duyduğun, hakikatini iyice kavradığın bir hadis aktarır mısın?’ ‘Sana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bana anlattığı ve hakikatini iyice kavradığım bir hadis aktaracağım.’ dedi. Sonra Ebû Hureyre bayıldı.

Az bir müddet bekledikten sonra ayıldı ve ‘Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, beraberimizde benden ve kendisinden başka hiç kimse yokken, şu evde bana anlatmış olduğu bir hadisi sana anlatayım.’ dedi. Sonra şiddetli bir baygınlık geçirdi.

Ardından ayıldı, yüzünü meshetti ve ‘Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, beraberimizde benden ve kendisinden başka hiç kimse yokken, şu evde bana anlatmış olduğu bir hadisi sana anlatayım.’ dedi. Sonra şiddetli bir baygınlık geçirdi ve yüz üstü düşmeye başladı.

Uzunca bir süre onu kendime dayadım. Ardından ayıldı ve ‘Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle anlattı:’ dedi. [ve zikri geçen hadisi aktardı.

Ebû Hureyre hadisi anlattıktan sonra şöyle demiştir:] Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim dizime vurdu ve şöyle dedi: ‘Ey Ebû Hureyre! İşte bu üç kişi, Allah’ın kıyamet günü cehennem ateşini kendileriyle tutuşturacağı ilk mahluklardır.’ Şufey el-Esbehî der ki: ‘Ben Ebû Hureyre’den aldığım bu hadisi, Hz. Muâviye’ye haber verdim. Bunun üzerine: ‘Böylelerine bu muâmele yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?’ dedi ve Hz. Muaviye şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle ki helak olacağını zannettim.

Derken bir müddet sonra kendine geldi, yüzündeki (gözyaşlarını) sildi. Ve şunları söyledi: ‘Allah ve O’nun Rasûlü doğru söylediler. [Sonra şu ayetleri okudu:] “Kim dünya hayatını ve onun süsünü isterse, Biz, onlara orada yaptıklarının karşılığını tam olarak veririz. Onların orada bir şeyleri de eksiltilmez. İşte bunlara ahirette ise cehennem ateşinden başka bir şey yoktur. Dünyada yaptıkları boşa çıkmıştır. Zaten yapmakta oldukları şeyler batıldır.” (Hud, 16)[2]

2. Ebu Hureyre’nin bu hadisi aktarmadan önce üç kere baygınlık geçirmiş olması, bu meselenin ne kadar ağır bir mesele ve sorumluluk olduğunu göstermektedir. Aynı hassasiyeti Hz. Muaviye de göstermiş ve bu hadisi işittiği anda gözyaşlarını tutamamıştır.

3. Zahiren makbul olan, hatta yapıldığı takdirde rıza-ı ilahiye ulaşmaya en büyük vesile olarak addedilen üç amel, kendisine riya bulaştığı için bu hadiste merdud olarak kabul edilmiştir. Hatta cehennem ateşinin ilk olarak tutuşturulacağı ilk kişiler olarak belirtilmiştir. Cehennem ateşinin tutuşturulacağı kişilerin bu üç sınıf insan olup da çeşitli günahları işleyen kişiler olmaması da üzerinde tefekkür edilmesi gereken önemli bir meseledir.

4. Usul olarak genelde en önemli ve ciddi olan meseleler öne alınıp diğer durumlardan daha önce ele alınır. Nitekim emirlerden başlanılırken öncelikli olarak en önemliden, önem sırasına göre aşağıya doğru sıralandığını görmekteyiz. Mesela “Allah’a kulluk edin, anne babaya itaat edin…” gibi tavsiyeler mevcuttur.

Aynı şekilde, yasaklarda da durum bu şekildedir. “Allah’a şirk koşmayın, anne babaya karşı gelmeyin” gibi uyarılar mevcuttur.  Bu kaideden yola çıkarak kıssada ilk hesaba çekilecek olan bu üç kişinin ve yaptıklarının diğer insanlardan ve yaptıklarından öne alınması, meselenin ne kadar ciddi bir mesele olduğunu göstermektedir.

5. Bu üç kişinin hepsinin işledikleri ortak günahları, yaptıkları amele riyayı bulaştırıp amellerinde ihlası kaybetmeleridir. Amellerini Allah’a has kılmamaları, amelde ihlasın olmaması, yapılan amellerin kabul olunmamasına götürür. Nitekim bir amelin kabulünün en önemli iki şartı vardır.

Birincisi; yapılan işin Kur’an ve sünnete uygun olması, ikincisi ise kişinin o ameli ihlasla yapmasıdır. Yani sadece Allah rızası için yapmasıdır. Bu iki şart yerine getirilmediği takdirde amelin boşa gitmesiyle beraber, amel Allah’a has kılınmadığından dolayı bir de vebali söz konusudur.

6. Aslında bu şahısların yaptıkları ameller, amellerin en hayırlılarıdır. 

Birincisinin ameli, amellerin en faziletlisi olan Allah yolunda cihad ve nihayetinde Allah yolunda şehadettir. İkincisinin ameli, Allah yolunda ilim öğrenme ve öğretmedir. Üçüncüsünün de Allah yolunda infak etmektir.

Bu ameller, İslam’ın yayılması, güçlenmesi ve devamlılığı için olmazsa olmaz olan amellerdendir. Çünkü İslam, Allah yolunda canlarını veren şehitlerimizin kan, âlimlerimizin mürekkep damlaları ve hayırseverlerin infaklarıyla bize ulaşmıştır. Bu şahısların böylesine önemli amelleri yapmalarına rağmen, bu amellerin onlardan kabul edilmemesi, amelin ihlasla yapılmasının ne kadar önemli olduğuna işaret etmektedir.

7. Bu kıssa bize Abdullah b. Mübarek’in şu sözünü hatırlatmaktadır: “Nice küçük ameller vardır ki niyetler onu dağ gibi yapar ve nice büyük ameller vardır ki niyetler onu küçücük kılar.”  Nitekim bu şahısların amelleri dağdan daha büyük olmasına rağmen niyetleri amellerini yok etmiştir.

8. Bu kıssa bize de yaptığımız amellerimizde ne kadar ihlasa dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu, selefi salihinin en çok dikkat ettiği ve en çok zorlandığı noktadır. Mesele çok ciddi olduğu için, selefi salihin amel yapmadan önce kendi niyetini kontrol eder ve öyle amel etmeye başlardı. Bizim de her meselede kendilerini örnek aldığımız selefi salihini bu meselede de örnek almamız gerekir.

9. Bu kıssa bize gösteriyor ki eğer yapılan iş Allah için yapılmıyorsa, insanların bizi övmeleri hesap günü bizi kurtuluşa veya temize çıkarmaya götürmemektedir. Önemli olan, yapılan işin Allah için ihlaslı ve sünnete uygun olarak yapılmasıdır. Bu şekilde yapıldığında insanlar bizi kınasalar da dalga geçseler de en sonunda Allah katında temize çıkacak, kurtuluşa erecek olan biz olacağız.

10. Son olarak Rabbimizden niyazım; bizi ihlaslı muhlis kullarından eyleyip ihlasın zıddı olan riya ve riyakarlardan muhafaza eylemesidir.


[1].   Müslim, İmâre 152; Ayrıca bkz. Riyazu’s-Sâlihîn, 1619

[2].   Tirmizi, 2382