Hikmet Lem’aları

Kıssadan Hisse – Ebubekir Eren / 2014 Mayıs / 18. Sayı

Seleme b. Dinar, talebeleri ve ıslah olunmayı arzulayan kimseler için hikmet bakımından adeta coşan bir pınar gibiydi.

Bu hususta (hikmeti anlatma bakımından) talebeleri ve kardeşleri arasında fark gözetmezdi. Bizimde yüreğimizi aydınlatacak, üzerimizdeki kasveti giderecek şu kıssası oldukça manidardır: Günün birinde Abdurrahman b. Cerir oğluyla beraber Ebu Hazim lakabıyla meşhur olan Seleme b. Dinar’ın yanına girip ardından selamlayarak onun için dua da bulundular. Seleme b. Dinar selamlarını alıp onları daha güzel bir şekilde selamlayıp ağırladı ve aralarında şöyle bir konuşma geçti: Abdurrahman b. Cerir, Ey Ebu Hazim! Kalplerimizi çepe çevre sarmış bu kasvetten, günahlardan nasıl arınabiliriz?

Ebu Hazim: Kalpler ne zaman ıslah edilirse o vakit (büyük) günahlar bağışlanır. Kul günahları terk etmeye yöneldiğinde hidayet yolları kendisine açılır.

Ey Abdurrahman! Sakın şunu unutmayalım ki, şu geçici dünya, sonsuz ebedi ahiretten bizi meşgul etmektedir. Sana verilen her nimet seni Allah’a yaklaştırmıyor ise  bu  senin için ahirette başına bir beladır. Bunun üzerine Abdurrahman’ın oğlu söze şöyle devam etti: Bizim oldukça çok hocalarımız var bunlardan hangi birine uyalım? dedi.

Ebu Hazim: Evladım! Allah’tan hakkıyla korkan, ayıplara bulaşmayıp  gençliğinin baharından nefsini arındırıp bunu yaşlılık anına bırakmayan kimselere uy. Evladım şunu bilesin ki, güneşin üzerine doğmuş olduğu her gün ilim talebesine istekleri, arzuları ve ilmi kendisine yönelir. Tıpkı iki insanın aralarında husumet (tartışma) ettikleri gibi çekişirler.

Şayet ilmi, istek ve arzularına galip gelirse o gün onun için ganimettir. Ancak istek ve arzuları kendisine galip gelirse, o gün onun için hüsrandır. Abdurrahman b. Cerir: Ey Ebu Hazim bizi çokça şükretmeye teşvik ettin,  o halde şükrün hakikatinin ne olduğunu bize belirtsen? dedi. Ebu Hazim: Her azamıza karşı şükretmek üzerimize haktır. Abdurrahman: O halde gözün şükrü nedir? Ebu Hazim: Gözlerinle gördüğün hayrı anlatırsın ve görmüş olduğun şerri ise örtersin. Abdurrahman: O halde kulağımızın şükrü nedir? Ebu Hazim: Kulağınla işittiğin hayrı dinlemen ve işittiğin şerden de uzaklaşmandır. Abdurrahman: İki elin şükrü nedir? Ebu Hazim: Sana ait olmayan şeyleri bırakıp  onlarla Allah’ın hukukuna engel olmamandır. Ey Abdurrahman! Şükrü sadece diline sınırlandıran kimse bu hususta (şükretmeme) seni aldatmasın ve bu kimseye kalbini ve diğer azalarını (şükretmemek hususunda) ortak etme. Bu kimsenin misali giysisini elinde tutup giymeyene benzer. Bu giysi onu ne sıcaktan korur ne de soğuktan korur.

Kalbi ahirete bağlı, dünyaya kapılmayıp geçici istek ve arzulara yer vermeyip ahireti kendisine gaye edinmiş bu erdemli ve hikmet sahibi Ebu Hazim vefatı esnasında kendini nasıl hissediyorsun diye sorulduğunda şöyle dedi:  İşlemiş olduğumuz günahlardan kurtulabilirsek dünya da kaybetmiş olduklarımızın ne zararı olabilir ki, dedi. Ardından “Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenlere Rahman bir sevgi var edecektir.”(1)   ayetini tekrar tekrar okudu.

Allah sana merhamet etsin ey Ebu Hazim! Sözlerin yüreğimize hayat verdi. Siretin bize örnek oluşturuyor.    Ve’selam.(2)

——————————————-

1. Meryem: 96

2. Tarihul Buhari c: 2 s: 78