Hayırlı Ümmet’in İnşâsına Doğru

Serbest Köşe – Said Özdemir / 2013 Ağustos / 9. Sayı

İslam ümmetinin o nurlu sahifelerini, tarihini araştıran her Müslüman bilir ki; bir zamanlar İslam ümmeti her yönden galipti.  Müslümanların her coğrafya da ki izzetleri dilden dile dolaşırdı. Nam salmışlardı tüm dünya’ya. Sayıları azdı ama koca orduları dize getiriyor, Rumları, Persleri haritadan siliyorlardı. Bir Allah’a inanıyorlardı. Azıkları takvaydı. Sabredip Allah’tan korkuyorlardı. Allah da bu seçkin topluluğa rahmet etmiş onları desteklemişti.

Harun Reşid ölüm döşeğindeyken gökyüzünde bir bulut geçmekteydi. O şöyle diyordu buluta bakarak: “Ey bulut! Nereye gidersen git, nasıl olsa yağdığın yerden bize cizye veya zekât gelecektir.” Sonra kendi kefenini elleri ile hazırladı ve ona bakarak şu ayeti okudu:

“Malım bana hiç fayda sağlamadı; saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti.”(1)

O zaman zaferin ve izzetin hakikati gün ortasındaki güneşin parlaklığı kadar net ve açık bir şekilde görünebiliyordu.

Daha düne kadar bir geminin bilakis dünyanın komutası, ipleri bizim ellerimiz arasında aşınırken bugün ise en sonlarda yerimizi almış bir vaziyette yola devam ediyoruz. Öyle bir haldeyiz ki kervanın sonunu bile kaçırmış baka kalmışız…

Elbette bunun bir değil, birden fazla sebepleri vardır. Ama ne çare ki Müslümanlar!  Bunları masaya yatırmak kolay fakat kurtulmak için çareler aramak ise büyük bir derttir.

Bizim problemimiz ‘İyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır.’

Bu amel; Allah’ın bu ümmete verdiği yaratılış gayesidir.

Bu amel; en şerefli ve en mükemmel farzlardandır.

Bu amel; Rasullerin, nebilerin vazifeleridir.

Bu amel; ümmetin ayakta kalabilmesi ve sıkıca tutunması gereken yegane metottur.

İnsan şu dünya misafirhanesine bir imtihan için gönderilmiştir. Zulmün ve fesâdın yayıldığı şu ortamlar da iman ehl-i müslümanlara ihtiyaç vardır. Öyle ki etrafında gördüğü kötülüklere dur diyecek, hiç bir kınayıcının kınamasından korkmayacak ‘ben bunu nefsim için değil âlemlerin Rabbi için yapıyorum’ diyecek iman ehl-i kişiler gereklidir. Tarihte bu oto kontrol müessesesi ile ayakta kalan bu ümmet’in evlatları ne yazık ki günümüzde bu fariza’yı tamamıyla terketmiş, bırakın halkı, müslümanlar kendi aralarında bile bu ameli unutmuş durumdadır.

Düşünün ki toplumumuzu yok eden içten içe kemiren bir mikrop var. Öyle bir mikrop ki beşeriyeti kemire kemire dize getirecek bir mikrop… İçki, zina, faiz, kötü ahlak gibi bir şey… Ey kardeşim! Senin elinle, dilinle, kalbinle mücadelen bu mikroplarla olmalı, bırak boş işleri eğlenceleri. Etrafında olup biten rahatsızlıklara karşı bir müslümanın içi sızlamıyorsa o zaman imanını kontrol etmesi gereklidir.

Korkma kardeşim! Zira bu dünyada birilerinden korkupta münkerden alıkoymamak asla ömrü uzatmaz aksine Allah’ın sana kızmasını sağlarsın.

“Cihâdların en efdali, değerce en kıymetlisi, zâlim sultana karşı hakkı söylemektir.” “Aman dikkat edin, halk korkusu, hakkı söylemekten alıkoymasın.”

Hep müslümanlar tembellikten şikâyet ederler ama sebeplerini araştırmazlar.  Bu farîzayı yerine getirmemek ise tembelliğe yol açar; İmam Muhammed Bakır’ın Cafer-i Sadık’a yaptığı nasihati hayatımızın temel ilkelerinden biri yapalım:

“Oğulcuğum! Şeytandan sakındığın gibi tembellikten de sakın zira tembellik de en az şeytan kadar insanı Allah’a olan ibadetten alıkoyar.”

Firavun, Nemrut ve Karunlara

Ashabların içinde ümmetler gerek…

Zekeriyya gibi biçilmeyi

Hüseyin gibi şehid düşmeyi

İbrahim gibi ateşe atılmayı göze alarak, siper olacak

Sa’d b. Ebi Vakkas, Talhalar gerek…

Ve gerek Allah’ım ve gerek

Haksızın karşısında susmam diyecek

Malını mülkünü feda edecek

Ebu Bekir sıddık sıddıkiyetiyle

Fesada karşı ‘Müslüman’ gerek…

Sahabenin ecrini almak ister misin?

Rasulullahsallallahu aleyhi ve sellem içinde bulunduğumuz sıkıntılı durumlarda ayağa kalkan, hareket eden ve bu kötü gidişata dur diyen müslümanlara şu müjdeyi vermiştir:

“Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır.  O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir.”(2)

Allah’ın, bu amelleri yerine getirdiğimiz zaman bize vereceği mükafatları bir düşünsenize… O’nun ilahi vahiyleri, pasif iyiyi aktif hale getirir, yatan iyiyi ayağa kaldırır, sokağa çıkarır.

وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“İşte Onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Cennete Girmek İster misiniz?

“Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet’tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.” (Zuhruf/71-73)

En büyük mükafat cennettir;

Allah’a yemin olsun ki Cennet, parlayan bir nur, salınan bir reyhan, görkemli bir saray, ipekten giysiler, nimetler ve güvenli bir makamda güzel ve alımlı eşlerdir.

Evet… İnsanların Rablerini birlemeleri, yalnızca O’na ibâdet etmeleri ve O’na yönelmeleri için va’dolundukları cennet, işte bu cennettir.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e beyât ederek İslâma giren herkesin va’dolunduğu cennet, işte bu cennettir.

Müşrikler tarafından yazın kavurucu sıcağı altında ve susuzluğun en şiddetli olduğu bir zamanda, kızgın kumların üzerinde göğsüne taş konularak işkence edildiği halde, onların bu işkencesine sabredip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem için ezân okumaya devam eden Bilâl’i bekleyen cennet, işte bu cennettir.

Müşrikler tarafından anne ve babası öldürülerek İslam’ın ilk şehitleri olan, kendisine de ateşle işkence edilen Ammar’a Allah Teâlâ’nın va’dettiği cennet ve onu bekleyen ganimet, işte bu cennettir.

Ey Kardeşim!

Uhud savaşında Allah’a kavuşmayı arzulayan, Allah’ın da kendisine kavuşmasını isteyip şehâdetini derhal gerçekleştirdiği Umeyr b. Humam’ın elindeki hurmaları dahi yemesini engelleyerek şehid olmayı istediği cennet, işte bu cennettir.

Gözleri Allah korkusuyla gözyaşı dökerek ibâdet eden insanın, canını Allah uğrunda satan her mücâhidin, ilmiyle âmil olan ve bu ilmini insanlara öğreten her âlimin, Allah’ın emirlerini yerine getiren ve yasakladıklarından da kaçınan müslümanın dileği olan cennet, işte bu cennettir.

Allahu Teâlâ yeryüzündeki en büyük münker olan Amerika ve İsrail’i bir dokunuşla, ellerimizle sonlarını getirmeyi nasip eylesin.

Yeniden ümmeti inşâ edecek asâsız Musâ’ları, İbrahimleri, İbn Teymiyyeleri bu ümmete göndersin.

Ya Rab! Yüzyıllardır üstümüzde bulunan gaflet perdesini yırtmak nasip et bize, gerçek İslam’ı öğret yaşamak için bize, sana kulluk etmek için yolunu göster bize, Bu kadar düşmanlarla sabırlar olsun bize, kaldır bizden gafleti sebattan pay ver bize…

Allahumme âmin

———————————————

1.  Hakka/28-29

2. Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014).