Nebevi Damlalar – Yener Yılmaz / 2020 Haziran / 91. Sayı
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi ya hayırlı konuşsun ya da sussun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi komşusuna ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi, misafirine ikramda bulunsun”
(Buhari- Edeb 7/79 b. 31, Müslim- İman 1/68 b.19)
Bu hadis-i şerif içeriğiyle amel edildiği takdirde kişiyi dünyada izzetli, ahirette değerli bir duruma getirecek hususları içermektedir.
Dilini kontrol eden vakûr olur, komşuna ikram eden yardım bulur, misafire ikram eden ise bereket bulur, biiznillah.
Hadis-i şerifte geçen üç hususa bakacak olursak;
1) Dilini kontrol etmek:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi ya hayırlı konuşsun ya da sussun.”
Dil, insanın başkalarıyla iletişime geçmesini sağlayan bu sebeple sevgilerini ya da nefretlerini elde etmesine vesile olan, kimi zaman insana değer katan kimi zaman da zillet çukuruna düşmesini sağlayan, cennet ya da cehennem vesilesi olan uzvudur.
Hafız İbni Hacer de der ki: Hadisin anlamı şudur; “Kişi konuşmak istediği takdirde sözünü söylemeden önce düşünmelidir. Eğer söyleyeceği bu sözden dolayı herhangi bir kötülük ortaya çıkmayacak, harama, mekruha götürmeyecek ise konuşsun. Eğer söyleyeceği söz mübah ise esenlik susmaktadır, ta ki mübah söz harama veya mekruha sürüklemesin.[1]
“Dil vasıtasıyla insan, daima doğru sözler söyleyerek, kendine son derece itimat edilmesini sağlayabilir. Tatlı dil dökerek kırık gönülleri, yaralı kalpleri tedavi edebilir. Bir doktorun güler yüzüyle tatlı dilinin, verilen ilaçtan daha üstün tesir gösterdiği, bunun aksine olarak duyduğu acı sözlerle rahatsızlığının bir kat daha arttığını hatırlayan nice hastalar vardır. Yatağında inleyen bir hastaya, oğlunun “Hâlâ gebermedin!” dediğini tasavvur edin. Artık o biçarenin mezarı o anda kazılmış, yüreği paramparça olmuş demektir.”[2]
Dünya ve ahirette kurtuluşa ermek ve rahat etmek istiyorsak, dilimizi kontrol etmek zorundayız. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Muaz b. Cebel’e “Annesi kaybedesice! İnsanları yüzleri üzere ya da burunları üzere cehenneme sürükleyen sebep dilleriyle kazandıklarından başka ne olabilir?”[3] buyurmuş, tehlikenin boyutunu ifade etmiştir.
– Kim dilini ve tenasül uzvunu (namusunu) korursa, ona cenneti garanti ederim”[4]
Susmanın faziletini anlatan şu sözler de çok güzeldir;
– Çok konuşanın hatası da çok olur. Hatası çok olanın günahı çok olur. Günahı çok olan da cehenneme girmeye müstehak olur.
– Az konuşan ve vakarlı bir mümini gördüğünüz zaman ona yaklaşınız. Çünkü o hikmeti telkin etmektedir.[5]
Bazı hadis-i şeriflerde yapılan amellerin insanın işlediği günahlara kefaret olacağından bahseder. Örneğin “Yüz defa Subhanallah derse kendisine bin sevap yazılır veya onun bin günahı silinir.”[6] Bu ve benzeri birçok hadis-i şerif vardır. İnsanoğlu düşününce “Acaba bir kişi ne kadar günah işleyebilir ki bu zikirleri söylediği vakit yüzlerce ya da binlerce günahı silineceğinden bahsediyor olabilir?” sorusu aklına geliyor. İbni Recep el-Hanbeli’nin tespitleri sorunun cevabını vermektedir; “Kişinin ağzından çıkan her cümle ya lehine ya aleyhine yazılmaktadır. Ağzından çıkıp da sevap veya günah olarak yazılmayan hiçbir cümle yoktur. Kişinin “gittim, geldim, yedim, içtim” gibi söyledikleri bile yazılır. Eğer kurduğu cümleler hayırlı değilse ya da bir hayra vesile olmuyorsa sol taraftaki melek tarafından yazılacaktır, kişinin yaptığı zikirler ve nafile ibadetler ise sol taraftaki melek tarafından yazılan bu cümleleri silecektir”[7]
Gördüğümüz gibi gün içerisinde kurduğumuz cümleler bile aleyhimize yazılabilmekte ve yaptığımız birçok nafile ibadet de bu hataları silmektedir.
Günümüzde boş konuşmanın yanı sıra “boş yazmak” da çokça karşılaştığımız bir durumdur, internette özellikle sosyal medyada kişinin yazdıkları ve paylaştıkları da sorumluluğu dahilindedir. En küçük ayrıntıları dahi bilen Latif ve Habir olan Allah, tüm konuştuklarımızı ve yazdıklarımızı bilmektedir ve bunlar “Kiramen katibin” melekleri tarafından kaydedilmektedir. “Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler” (Kaf, 18). Dolayısıyla Müslüman diğer Müslümanlara karşı edepli olmalı internette olduğu zaman bile İslam kimliğini taşıdığını unutmamalı edebinden ve kişiliğinden taviz vermemelidir.
Müslümanın konuşurken dikkat etmesi gereken bazı hususlar şunlardır;
– Açık ve anlaşılır konuşmaya gayret etmeli
– Bilgiçlik taslamadan konuşmalı
– Muhatap olduğu insanların anlamakta zorlanacağı şekilde konuşmamalı
– Yüksek sesle konuşmamalı
– Kalabalık bir grupla beraberken yanındakiyle fısıldaşmamalı
– Söz hakkını önce büyüklere bırakmalı
– Bilmediği bir meseleyle alakalı konuşmamalı
– Az ve öz konuşup gereksiz ayrıntılardan kaçınmalı
– İnsanları kendisi hakkında şüphelendirecek şekilde konuşmamalı
– Gereksiz tartışmalara girmemeli
– Ne olursa olsun doğruyu söylemekten vazgeçmemeli
– İleride olacak ya da yapacağı bir şeylerden bahsederken mutlaka “inşallah” demeli
– Dini bir meseleden bahsederken bilgisizce “Bu helaldir, bu haramdır” diye ahkam kesmemeli…
2) Komşuya ikram:
Hadis-i şerifin ikinci kısmında “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi komşusuna ikramda bulunsun.” ifadesi geçmektedir. İslam dini komşu haklarına insanın tasavvur etmekte güçlük çekeceği bir şekilde önem vermektedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde bu değerin şaşılacak kadar çok olduğunu ifade ederek “komşu komşuya mirasçı olacak zannettim”[8] buyurmuştur.
Günümüzde -özellikle büyükşehirlerde- maalesef komşu ve komşuluk kavramı unutulmaya yüz tutmuş haldedir. Aynı apartmanda yaşadıkları halde isimlerini bilmeyen, sokakta görseler birbirlerini tanımayacak nice komşular bulunmaktadır. Kapı komşusu açlıktan kıvranırken yediklerini hazmetmekte zorlanan, parasını değerlendirmek için yatırım yapacağı alanı bulmakta güçlük çektiği halde yanı başındaki komşusu parasızlıktan dolayı alacaklılarının yüzüne bakamayan nice Müslümanlar bulunmaktadır…
-İşlenen günahlar komşu ile alakalı olduğu vakit cezaları katlanmaktadır. Bu gerçeği şu hadis-i şeriflerde görüyoruz;
“Kişinin on kadın ile zina etmesi, komşusunun hanımı ile zina etmesinden, onun için daha iyidir. Kişinin on evden hırsızlık yapması, komşusunun evinden hırsızlık yapmasından onun için daha basittir”[9]
“Allah’a yemin ederim ki iman etmiş olmaz, Allah’a yemin ederim ki iman etmiş olmaz.” Kim, ey Allah’ın Resulü? diye sorulunca şöyle buyurdu: “Komşusu, vereceği sıkıntılardan yana emin olmayan kimse”[10]
-Hadis-i şerifte geçen “ikram etsin” ifadesi, değer vermek ve hakkını gözetmek gibi anlamlara da gelir.
Komşuya ikram etmek ve hakkını vermek için yapılabilecek bazı hususlara bakacak olursak şunları sayabiliriz;
– Karşılaştığında selam vermek
– Komşusu açken tok yatmamak
– Eli ve diliyle onu incitmekten sakınmak
– Onun evine penceresinden veya kapısından izinsiz bakmamak
– Borç istediğinde varsa vermek, imkân dahilinde ihtiyaçlarını gidermek
– Sırlarını ve ayıplarını araştırmamak bilakis ayıplarını örtmek
– Hastalandığında, cenazesi olduğunda, uzak bir yerden döndüğünde vb. durumlarda ziyaret etmek, yanında olduğunu hissettirmek
– Davetine icabet etmek
– Ara sıra onları davet etmek
– Varsa yetimleri, onları himaye etmek
– Karşılaştığı vakit güler yüz göstermek
– Ondan kaynaklanan eziyetlere tahammül edip, sabretmek.
Kısacası kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, o şekilde muamelede bulunmak.
Bu hususlar uygulandığı vakit toplum huzuru hissedecek, insanların yaşamaktan bıktığı büyükşehirler, yaşanmaya değer yerler olacaktır inşallah.
Komşuların Mertebeleri:
Aşağıdaki sıralama komşulara yapılacak iyiliklerin ulaştırılmasının sıralanışı açısından faydalıdır:
1- Müslüman ve akraba komşu: Böyle bir komşunun komşuluk, Müslümanlık ve akrabalık hakkı vardır.
2- Müslüman komşu: Böyle bir komşunun komşuluk ve Müslümanlık hakkı vardır.
3- Müslüman olmayan komşu: Böyle bir komşunun sadece komşuluk hakkı vardır.
Bu sıralama Bezzar’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte geçmektedir.[11] Bu ifadeye göre Müslüman olmasa dahi, komşunun hakkının var olduğu ve kıyamet günü bu hakkını isteme ihtimali olduğu görülmektedir, hadis-i şerifte geçtiği gibi; “Kıyamet günü birbirleriyle tartışacak ilk hasımlar komşular olacaktır”[12]
3) Misafire ikram
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi, misafirine ikramda bulunsun” ifadesi emir kipiyle gelmiş olması hasebiyle, misafiri ağırlamanın emredilen, teşvik edilen bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır.
Toplum olarak misafirin kıymetini biliyor olmamız, detaylı açıklama yapmamıza gerek bırakmamaktadır “Elhamdulillah” fakat detaya girmeden birkaç hususu hatırlatmamız faydalı olur kanaatindeyiz.
– Misafir eve bereket getirir; Misafir ağırlayan evde düzen, bereket ve huzur gözle görülür bir biçimde artar.
– Atalarımız misafire ikram edilecek şeylerin aile bütçesini daraltmayacağı anlayışını ortaya koymak için ‘Misafir kendi kısmetiyle gelir’ demişlerdir. Kendi yemeyip misafirine yediren eli dar fakat gönlü geniş insanların, yeteri kadar ikram edemedim diye üzülmemesi için de ‘Misafir umduğunu değil bulduğunu yer’ demişlerdir.”[13]
İslam’da misafirliğin bir müddeti ve hukuku vardır. Her Müslüman kendisine misafir olarak gelen kimseyi üç gün ağırlamakla yükümlüdür. Bu müddet içerisinde, misafirin rahat ettirilmesi için ev sahibi elinden gelen gayreti gösterir. Eğer misafirlik üç günü geçerse ev sahibinin misafiri konuk etmesi onun için bir sadaka niteliğindedir. Ayrıca, ev sahibinin sıkılıp onu kapı dışarı edinceye kadar misafirin kalışını uzatması helal değildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şeriflerinde bu hususu şu şekilde dile getirmektedir: “Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse misafirine ikram etsin. Misafirine bir gün bir gece ikram eder. Misafirlik ise üç gündür. Sonrası sadakadır. Ev sahibi sıkılıp kapı dışarı edinceye kadar kalmak helâl değildir.”[14]
Misafir ağırlarken dikkat edilmesi gereken birtakım kurallar vardır.
Misafire daima güler yüzlü davranmak, yanında başkaları veya ev halkı ile yavaş sesle fısıldaşmamak, evdekilerle tartışmaya girmemek, onlara kızıp, bağırıp çağırmamak bunlardan bazılarıdır. Bunların aksine davranışlar misafirin, kendisinin istenmediği kanaatine varmasına ve sıkıntıya düşmesine sebep olabilir. Ayrıca, misafire iş yaptırılmaz, herhangi bir şey emredilmez; misafirliği sona erip de gideceği zaman, kapıya kadar geçirilerek uğurlanır. Nezaketen, ikramda kusur edilmişse, özür dilenir; güler yüzle, yine beklendiği söylenir.
Misafirlik konusunda misafir olan kimsenin de hassas davranması, misafirlik sebebi bitince kendisini misafir eden kimseye teşekkürlerini bildirerek ayrılması icap eder. Ayrıca onu mağdur duruma sokmamaya gayret gösterir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Bir Müslümanın, Müslüman kardeşi yanında onu günaha sokuncaya kadar kalması helâl değildir”. Ashab; “Yâ Rasûlullah! Onu günaha nasıl sokar?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz “Ağırlayacak bir şeyi bulunmayan bir kimsenin yanında kalmakla” buyurmuşlardır.[15]
Hadis-i şeriften çıkarılan bazı sonuçlar;
1- İslam, ferdi ve toplumu dünya ve ahirette felaha ulaştıracak vesileleri emreder.
2- Kişi söylediklerine dikkat etmeli, her kelimesinin not edildiğini unutmamalı, söz vardır cennete ulaştırır, söz vardır cehenneme kavuşturur.
3- Komşu ve misafire yapılan ikram imandan kaynaklanırsa en güzel sevap vesilelerinden olur.
[1]. Fethu’l-Bari, XIII, 149
[2]. A. Lütfü Kazancı, Kırk Hadis şerhi
[3]. Tirmizi, İman 8
[4]. Tirmizi, Kıyamet 50
[5]. İhya-i Ulumiddin, Dilin Afetleri bölümü
[6]. Müslim, 4/2073
[7]. Camiul Ulumi velhikem, 15. Hadis şerhi
[8]. Buhari, Edeb, 28
[9]. Sahih hadistir, el-Elbâni, Sahihu’l-Câmi’, 4819
[10]. Buhari, Edeb, 31; VII, 78
[11]. Bezzar, 1896
[12]. Ahmed, 4/151; Taberani, Kebir 1/852 hasen isnadla
[13]. İlyas Kaplan, Kırk Hadis Şerhi
[14]. Ebu Davud, Et’ime, 5; Buhârî, Edep, 85
[15]. Riyazü’s Sâlihîn terc. II, 121