Hasan Karakaya Hocaefendi Ve Akaid Düşüncesi 

Kapak Dosya  – Hüseyin Nohut / 2021 Mart / 100. Sayı

Nebevi Hayat Dergisi İdaresindeki Kardeşlerimiz Mart Sayısını Hasan Karakaya Hocaefendi’nin Vefatı Yıldönümü Hasebiyle Hocaefendi’ye Ayırma Kararı Almışlar. Bu Hususta Daha Önce Hayatına Dair Yazılan Makale Ve Kitaplardan Dolayı Daha Çok İlmi Şahsiyetini Anlatan Makalelerle Dergiyi Çıkarmayı Münasip Görmüşler. Bu Sebeple Teveccüh Gösterip Hocaefendi’nin Akaid İlmindeki Yeri Ve Anlayışı İle Alakalı Bir Yazı Hazırlamamı Arz Ettiler. Teveccühlerinden Dolayı Kendilerine Teşekkürlerimi Takdir Ediyorum.

Vakıa Biraz Tereddüt Göstermedim Değil Zira Akaidin Bazı Konuları Günümüzün Çok Tartışılan Konuları Arasındadır. Ayrıca Bu Konuda İslami Camialar Ve Fertler Arasında Dokunulmaz(!) Zatlar Vardır. Bu Zatlara Aykırı Görüş Belirtmek İslam’ın Özüne Muhalif Görüş Belirtmekten Daha Ağır Görülür Olmuştur. Hocaefendi Kitabında Bu Hususu Hiç Dikkate Almamış, Hak Gördüğü Konu Kime Muhalif Olursa Olsun Dile Getirmekten Çekinmemiş, O Anlayışı Ve Sahibini Tenkit Etmekten Geri Durmamıştır. Bundan Ötürü Hocaefendi’nin İslam Akaidini Ele Alırken Onun Savunduğu Meseleleri Açık Bir İfade İle Belirtmeyi Uygun Gördüm.

“Şunu Unutmamak Gerekir K İtikadi Konular İlk Öğrenilmesi Gereken En Önemli Meselelerdir. Bunlar Oldukça Ciddi Ve Riskli Konulardır. Bunları Sabırla Ve Metanetle İncelemek, Detaylı Bir Şekilde Tekrar Tekrar Okumak, İyi Anlayıp İnanmak, Daha Sonra İnsanlara Arınık Ve Net Bir Şekilde Ulaştırmak Gerekmektedir. Aksi Takdirde Konular Birbirine Karıştırılır, Kafalar Bulandırılır, Kişiler Faydasız Bizans Cedellerine Sürüklenir, Ortaya Beklenmedik İnanç Karmaşası Çıkar.”[1]

İslam Akaidi Kitabının Ön Sözünde “İtikad İlmi”Nin Önemine Dair Bu Hususları Dile Getirmiştir. Bu Sözleriyle Bu İlmin Diğer İlimler Nezdindeki Mertebesini, Bu İlimde Derin, Müdellel Bilgiye Ulaşmanın Usulünü, Öğrenilmemesi Halinde Ortaya Çıkacak Vahim Sonuçları Açıklamıştır.

Bu Kısa Girişten Sonra Şu Soruya Cevap Vermek Yerinde Olacaktır: “İslam Akaidi Alanında Bu Şekilde Hacimli Bir Kitap (945 Sayfa) Telif Etmiş Bir Âlimin İtikad Anlayışını Anlatmanın Mahiyeti Nedir? Neden Buna İhtiyaç Duyulmuştur?” Vakıa Kitabın Kendisi Bir İhtiyaç Olmadığını Gösterir. Hocaefendi De Konuları Ele Alırken Anlayışının Ne Olduğunu Kitabında Belirtmiştir. Kitabın Okunması Halinde De Bütün Konularda Bu Anlayış Açıkça Görünür. Dolayısıyla Bu Husus Bir İhtiyacı Gidermekten Öte Kitabın Önemli Konuları Esas Alınarak Tanıtımı Ve Hocaefendi İçin Ayrılan Özel Sayıda Ona Olan Vefa Borcunu İfa İddiasından İbarettir.

Hasan Karakaya Hocaefendi Hakkında Genel Bir Malumat

Buradaki Malumattan Kastımız Hayatının Tafsilatını Vermek Değildir. Zira Buna Dair Kitabının Başında Ve Sair Yerlerde Malumat Mevcuttur. Daha Ziyade Mezhep Ve İlmi Anlayış Yönünden Birkaç Hususu Dile Getireceğiz. Hasan Karakaya Hocaefendi, Ehli Sünnet Ve Cemaate Mensup Kendi İfadesiyle Fıkıhta Hanefi, İtikatta Maturidi Olan Bir İlim Adamıdır. Bu Hususta Kendilerine Selefi Deyip, Fıkhi Mezhepleri Bir Kenara Atan Anlayıştan Olmadığı Gibi Mezhebin Bir Din Gibi Telakki Edilmesine Yol Açan Taassuba Da Sıcak Bakmazdı. Temelde Mezhebe Mensubiyetle Beraber, Meselelerle Deliller Arasında Tercih Seviyesine Ulaşmış Bir Âlimin, Kuvvetli Bulduğu Delile Tabi Olarak O Meselede Mezhebinden Farklı Amel Edilmesinde Bir Mahzur Görmezdi.

Aynı Bakış Açısı İtikadın Temel Meselesi Olmayan Ve Âlimlerin İçtihadına Konu Olan İhtilafın (Küfür – İman; Sünnet- Bidat) Olmadığı Meselelerde De Geçerliydi. Kitabını Okuyanların Da Göreceği Üzere Yer Yer Maturidi Mezhebinden Görüşü Tercih Ettiği Olmuştur.

Hocafendi, Ümmetin Üzerinde İttifak Etmiş Olduğu İmamlar Dışındaki Âlimlere Gelince Bu Hususta Herhangi Bir İsmi Kendine Önder, Örnek Almış Yahut Etkilenmiş Değildir. Bilakis Ulaşabildiği Nispetle Hepsinden İstifadeyi Esas Almıştır.

Şunu Belirtmeden Geçmeyelim Önder İmamlardan Kasıt Mezhep İmamları (Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed Bin Hanbel, İmam Maturidi Ve İmam Eşari) Ve Bu İmamlar Seviyesindfe Olan Âlimlerdir. Etkilenmemiş Olmaktan Kastımız Da Her Görüşünde Yahut İlmi Kimliğinin Oluşunda Kendine Bir Tek O Âlimi Referans Almış Değildir. Aslında Genel Olarak Ehli Sünnet Mensubu Âlimlerimizin Anlayışı Budur. Ancak Nazari Olarak Bu Olsa Da Tatbikte Farklılıklar Olmaktadır. Nice Âlimler Vardır Ki Hangi Konu Olursa Olsun Etkilendiği Âlimden Başkasının Görüşüne Müracaat Etmemektedir. Böyle Olması Tabi Ki Tenkit Edilecek Yahut Noksan Görücelek Bir Durum Değildir. Ancak Hocaefendi Bu Anlayışta Bir İlim Adamı Değildi. 

İslami İlimler Konusuna Gelince, Bu Hususta Da Aynı Anlayışa Sahiptir. Yani Sadece Bir Dalda Uzmanlaşmak Yerine Her İlim Dalında Ulaşabileceği Noktaya Ulaşma Gayreti İçinde Olmuştur.

Hocaefendi Sadece Bir Âlimin İzinden Gitmek Gibi Bir Usul İzlemediği Gibi Görüşlerine Muhalif Olduğu Bir Âlimi De Hedefe Oturtmaktan, Onun Görüşlerini Teker Teker Ele Alıp Reddiye Almaktan Da Uzaktı. Zira İslam Âleminin, Allah’ın Şeriatının Rafa Kaldırılıp Beşerî Kanunlarla Yönetilmeye Başladıktan Sonra Vardığı Vahim Durum Onun Yegâne Derdi İdi. Dolayısıyla Bir Zat İle Meşgul Olmaya Ayıracak Vakti Yoktu. Ayrıca Hocaefendi Bir Menhec Ve Bir Dava Adamıydı. Davet Ettiği Bir Davası Olduğu Gibi Karşı Durduğu Gibi Davalar Da Vardı. Şahıslarla Uğraşmanın Peşine Düşecek Değildi.

Belki De En Çok Merak Edilen Soru “Hocaefendi’nin İbni Teymiye’ye Bakışı Nasıldı?” Sorusudur. Demagoji Yapmadan Cevaplandıracak Olursak İbni Teymiye Hocaefendi’nin Görüşlerini Pek Tasvip Ettiği Yahut Görüşlerini Esas Aldığı Bir Zat Değildi. Özellikle Âlemin Kadim Olması, Allahu Teâlâ’nın İsim Ve Sıfatları (Müteşabih Sıfatlar) Konularındaki Görüşlerini Sert İfadelerle Tenkit Ederdi. 

Tabi Ki Bu Ona (İbni Teymiye) Hususi Bir Düşmanlık Duyduğu Anlamına Gelmez. Dediğimiz Gibi Şahışları Hedef Alan Bir Usulü Yoktu.

Burada Şu Anekdotu Aktarmak Konuyu Daha Çok Vuzuha Kavuşturacaktır. İlim Talebeleriyle Otururken Gennçlerden Biri Hocaefendi’ye Hangi Âlimlerden Etkilendiğini Sordu. Hocaefendi, Herhangi Bir İsimden Öte Bütün Âlimlerden İstifade Etmeye Çalıştığı Şeklinde Bir Cevap Verdi. Genç Herhalde Duymak İstediği Cevabı Alamayınca İbni Teymiyye’nin İsmini Zikrederek Ondan Etkilenip Etkilenmediğini Sordu. Buna Cevabı Manidardı. Bir Âlimden Çok Bütün Âlimlerden İstifade Ettiğini, Bir Anlayışı Bayraklaştıran Değil De Daha Çok Zahid El-Kevseri Gibi Çok Yönlü Âlimlerden Yararlandığını İfade Etti.

İslam Akaidi Kitabı

Kitabına Gelecek Olursak Akaid, Kelam İlimleriyle Meşgul Olanlar Kitabı İncelemeleri Halinde Klasik Bir Akaid Yahut Kelam Usulüyle Yazılmadığını Göreceklerdir. Hocaefendi, Kitabını Günümüz Müslümanlarının İnançlarında En Çok İhtiyaç Duydukları Meseleleri Ön Plana Çıkararak Telif Etmiştir. Bu Yüzden Kitabının Ana Konusunu, Etrafında Dönen Tartışmalardan Ve Neticesinde Ortaya Çıkan Farklı Fırka Ve Anlayışlardan Dolayı İman-Küfür, Tevhid-Şirk, Hususiyetle Hâkimiyet, Allahu Teâlâ’nın Sıfatları Konuları Teşkil Etmiştir.

Hocaefendi Bu Meseleleri İncelerken -Kendisi Maturidi Mezhebine Olduğunu Söylese De- Sadece Tek Bir Mezhebin Anlayışına Göre Değil De Genel Olarak Ehl-İ Sünnet Vel-Cemaat’in Anlayışını Esas Almıştır. İtikad Âlimleriyle Beraber Mezhep İmamlarından Ve Fıkıh Âlimlerinden Çokça Nakilde Bulunmuştur. Zaten Kitabın Girişinde İzleyeceği Metodu Da Açık Olarak Anlatmıştır. Diyor Ki “Konuların Derinliğine Dalmadan Önce Değerli Okuyucuların Dikkatini, Bu Kitapta Takip Edeceğimiz Metoda Çekmek İsteriz…”[2]

Hocaefendi’nin Neden Bir Mezhep Esaslı Değil De Böyle Bir Usul Takip Ettiğine Dair Bildiğim Bir Beyanı Yoktur. Ancak Şu İfadeleri “Belli Bir Fırkaya Meyletmeksizin Ve Belli Bir Fikre Bağnazlık Yapmaksızın Nassların Açıkça Desteklediği Görüşleri Tercih Etmeye Çalıştık. Elimizden Gelen Mütevazı Çabalarımızı Harcayarak Konuları Anlaşılır İfadelerle Net Bir Şekilde Aktarmaya Gayret Ettik. Böylece Her Okuyan Faydalansın, Sadece Belli Kişiler Değil Halk Da Konulara Vakıf Olsun.”[3] Neden Sadece Tek Bir Anlayışa Bağlı Kalmaksızın Meseleleri İncelediği Hakkında Bir Fikir Vermektedir.

Ayrıca Hocaefendi’nin Zaman Zaman Yaptığı Değerlendirmelerde İfade Ettiği Üzere; 1. Dünya Savaşı’ndan Sonra İslam Âleminin Batı Karşısında Yaşadığı Mağlubiyet Ve Arkasından Ortaya Çıkan Durum İslam Âleminde Şu An Sonuçlarını Yaşadığımız Daha Önce Yaşanmamış Bir Tablo Çıkardı. 1300 Yıldır Müslümanları Sevk Ve İdare Eden İslam Ahkamı Bütün İslam Ülkelerinde Yürürlükten Kaldırıldı. İslam’ı Öz Kaynaklarına Dayanarak Öğreten Müesseseler Kapatıldı, Yerine Açılanlar İse İslam Dünyasına Ait Olmaktan Ziyade Batı Kültürüyle Harmanlanmıştı. Gerek Getirilen Yasaklar Gerek Öğrenilen-Öğretilen Yanlış Din Anlayışı Sebebiyle Müslüman İsmine Sahip Fakat İslam’dan Habersiz Bir Toplum Yetişti. Buna Mıkabil Müslümanları Dinlerine Ve Asli Hüviyetlerine Geri Döndürmeye Çalışan Gayretler İçinde Yine İslam’ın Esaslarına, İlim Usullerine Derinlemesine Vakıf Olmayan Zat Ve Cemiyetlerin Tahribatı İdi. Artık Eskiden “İmam Ebu Hanife Böyle Diyor.”, “İmam Maturidi- Yahut- İmam Eşari’nin Bu Konudaki Görüşü Şu Şekildedir” Denildiğinde Durup, Boyun Eğen Müslümanlardan Eser Kalmadı. Eser Kalmadığı Gibi Bu Zatların Kim Olduklarını Bilmeyen Bir Toplum Oluştu. Bütün Bunlara İslam Âlemini Baştan Başa Etkileyen (Burada Belirteceklerim Şahsi Kanaatim Olup Hocaefendi’ye Ait Değildir) Ve Suud Kraliyet Yönetimi Tarafından Batılı Dostlarının Talepleriyle Desteklenen (Bu İfade De Şu An Suudi Veliaht M. Bin Selman Denilen Zata Ait Bir İkrar Ve İtiraftır) “Selefi” (Aslında Vehhabi) Anlayış Maalesef Biraz Önce İsmi Geçen Âlimlerin Müslümanlar Nezdindeki İtibarına Zarar Vermiştir. Bu Âlimlerden Görüş Aktaracak Kişi Sanki Yanlış Bir İş Yapıyormuş Gibi Görüşü Aktarmadan Onlarca Gerekçe Belirtir Bir Hale Gelmiştir. Hâl Böyle Olunca -Acizane Kanaatim- Hocaefendi, Özellikle Özünde Samimi, İslam’ı Dava Edinen Ancak Mevcut Şartların Etkisiyle Yanlışa Sürüklenen Bu Kitleye Ulaşabilmek, Onları Dile Getirdikleri Yaldızlı Sözlerle Yanlışa Sürükleyen Sözde İlim Ehli Hakikatinde İlmi Müktesebatı Sığ Olan Zatların Yanlış Yönlendirmelerinden Kurtarma Gayreti Göstermiştir. Bundan Dolayı Bir Mezhebi Esas Almak Yerine Bütün Görüşlere Yer Vermeye Gayret Etmiş, Delillerini Ve Cevaplarını Vermiş, Sonucunda Şahsi Kanaatini De Belirtmiştir.

Özellikle Burada Şunu Belirteyim. Hocaefendi Tercihlerinin Hiçbirinde Ehl-İ Sünnet İçindeki Bir Mezhebe Muhalif Olsa Da Genel Ehl-İ Sünnet Anlayışının Dışına Çıkmamıştır. Tercihlerinde Bu Hususa Dikkat Edilmeli Ve Tercihleri Bu Çerçevede Anlaşılmalıdır.

Kitaptaki Usulüne Bakacak Olursak Hocaefendi Akaid Konularını On Dört Bölüm Altında Ele Almıştır. Bu Bölümleri İncelediğimizde Akaid İlminin Girişi Sayılacak “İman-Küfür”, “Tevhid-Şirk” Gibi Istılahların Tarifinden Ve Bundan Dallanan Konuların İzahından Sonra Konuları Cibril Hadisinde Yer Alan İman Esaslarının Sıralamasına Riayet Ederek Sıralamıştır. Farklı Bir Yönden Bakacak Olursak Bu Bölümleri Akaidin Üç Temel Kısmı Olan İlahiyat-Nübüvvet-Semiiyyat”A Döndürebiliriz.

Konuları Teker Teker Ele Alma Usulüne Bakacak Olursak Eğer Konu Istılahı Bir Kavram İse Evvela Lügat Manası, Ardından Istılah, Manasını Vermiştir. Daha Sonra Kısımları Olması Halinde Bu Kısımlara Değinmiştir. Istılah, Olmayan Konuları Ele Alırken İse İlk Olarak O Konu İle İlgili Ayet-İ Kerimeleri Vermiş Ardından Varid Olan Hadis-İ, Şeriflerden Bir Bölümünü Aktarmıştır. Şayet Ele Alınan Konu İhtilaflı Bir Husus İse Burada Konu Hakkında İhtilaf Eden Mezhep Ve Anlayışları Dayandıkları Deliller Ve Bu Delillere Verilen Cevaplarla Beraber Ayrı Başlıklar Altında Zikretmiştir. 

Genel Olarak Hocaefendi Tercih Etmediği Görüşlerin Delillerini Verirken Tercih Ettiği Görüşteki Âlimlerin Onlara Cevaplarını Aktarmıştır. Yoksa Aralarında Geçen Ve İki Tarafın Delil Ve İtirazları Şeklinde Cedel Usulüyle Meselelere Girmemiştir.

Bu, Kısmen De Uzun Girişten Sonra Akaid İlmi Konusunda Mühim Gördüğümüz Bazı Konuları Teker Teker Ele Almaya Çalışacağız. Gayemiz Bu Hususta Hocaefendi’nin Anlayışı En Berrak Şekilde Anlaşılsın, Kendisine Yanlış Bir Görüş Nispet Edilmesin. Bundan Sonraki Aşamada Birkaç Başlık Altında Hocaefendi’nin Önemli Bazı Meselelere, Birebirdeki Anlayışına Göz Atmaya Çalışacağız.


[1].  İslam Akaidi, s.6

[2].  A.e, s.6

[3].  A.e, s.6