Etkili Konuşma Sanatı – Erkan Perver / 2024 Ekim / 143. Sayı
Akıcılık
Ağır aksak konuşmak diye bir şey vardır. Bazı insanlar konuşurken “şey, eee, efendime söyleyeyim” gibi anlamsız sesler, heceler veya kelimelerle anlatımlarını boğarlar ya da bir kelime telaffuz ettikten sonra bir yarım saat düşünürler. Sonra bir tane daha söylerler. Halbuki böyle olmamalı.
Hayatta her şeyin bir ritmi vardır. Yürürken bir ritme sahibiz. Arabamızı kullanırken arabamızın tekeri aslında bir ritimle yere basar, araya bir taş sıkıştığında bunu duyarsınız, arabanızın hızına göre o taşın asfalta vurma sesini işitirsiniz. Bozuk bir musluk bile bir ritimle damlasını bırakır “pıt pıt” diye… İşte konuşmanın da bir ritmi vardır. Peki biz konuşmamızın ritmini ne şekilde ayarlamalıyız ve hangi anlatımda hangi ritme daha uygun hareket etmeliyiz işte bu akıcılık mevzusu ile alakalıdır. Güzel ve doğru bir lisanla takılmadan ve hazırlıklı bir şekilde konuşma konusu akıcılık başlığı içerisinde yer alır.
Asalak Sesler
Konuşmacıların etkisini kaybettiği başka bir nokta da konuşurken asalak sesler çıkarmaktır. Bu konudaki asıl mesele bu sesleri çıkarmak değil, bu durumun farkında olmamaktır. Konuşmacıların çoğu bu hataya düşebilir. Kimi çok az, kimi normal kabul edilebilir derecede, kimi de gerçekten bir iletişim problemi olarak kabul edilecek kadar çok yapar. O halde ilk meselemiz bunun farkına varmaktır. Bu sorundan, doğru çalışmayla kısa sürede kurtulabilirsiniz.
Konuşmalarınızda daha dikkatli olmaya çalışın. Tek yapmanız gereken şey farkındalık çalışmalarıdır. Peki nedir bu farkındalık çalışması? Şöyle anlatalım, siz yeni bir dil öğrenmeyeceksiniz. Zaten halihazırda bildiğiniz dilinizi konuşurken farkında olmadan yaşadığınız bu problemlerden kurtulmaya çalışacaksınız. Ben bunların farkındayım diyebilirsiniz, farkındasınız ama yaparken unutuyorsunuz, konuşurken sadece ne söyleyeceğinize odaklanıyorsunuz. Bu da konuşma kusurlarınızı yaşarken farkındalığınızı azaltıyor. Sizden istediğimiz en azından belli bir süreliğine ne söylediğinizden daha çok nasıl söylediğinizi düşünmeniz. Eminim bu sesleri çıkardığınızı fark edecek ve bu kelimeleri kullandığınızı göreceksiniz. Kurtulma çalışmaları şöyle olacak, sizden ilk isteğimiz bir diksiyon partneri bulmanız. Çünkü biz iletişim halindeyiz. Başkalarıyla konuşuyoruz. O halde konuşmamızın başkalarına bir şeyler anlatırken iyi olması daha önemli. Bu partnerle birlikte yapacağınız farkındalık çalışmaları sizin diksiyonunuzun, çok daha iyi olması yolunda hem pratik yapmanızda size yardımcı olacak hem de sizin göremediğiniz hataları partneriniz size söyleyecek. Her asalak ses çıkardığınızda birbirinizi uyararak müdahale edin. Bunu yaptığınızda daha dikkatli olmaya başlayacaksınız. Gün içinde 5 dakika gibi bir süreyle birbirinizle sohbet edin. 2 dakika diksiyon partneriniz, 2 dakikada siz konuşun ve bu esnada birbirinizin hatalarına müdahale edin. Aradan bir hafta geçtiğinde bu sorunlardan büyük oranda kurtulduğunuzu fark edeceksiniz. Konuşma içinde geçen bu kelimelerin yok edilmesi için yapılmış, 30 yıl süren bir araştırmanın sonunda katılımcıların hiçbirinin bunu başaramadığını görmüşler. Azaltamamışlar demiyoruz, sıfıra indirememişler. “Yada, yani, falan, aynen, şey” gibi bu asalak kelimeler yasaklı kelimeler listesi değil. Hatta doğru yerde kullanıldığında gayet anlatımı güçlendirir. Fakat biz bu basit ve her boşluğu doldurma kapasitesi olan bu kelimeleri kullanırken dozu biraz aşıyoruz ve bir cümle içinde 2, 3 ve hatta 4 kere kullanıyoruz. Bu da iletişimimizi bir hayli yavaşlatıyor. “eeee, mmmm” gibi kelime arasında farkında olmadan çıkardığımız seslere ise mutlaka engel olmalıyız sıfıra indirmek çok zor belki ama sıfıra yakın bir oranda azaltmalıyız çünkü bu sesler hem anlatımımızı zayıflatır hem de karşı tarafa konuya iyi hazırlanamadığımızı, kelime dağarcığımızın yeterli olmadığı, izlenimini verir. Bunlar için yapmamız gereken çalışmaları sıralayalım.
Birinci Adım
Öncelikle kelime dağarcığınızı test edin. Elinize bir kâğıt, kalem alın. Saatinizin veya cep telefonunuzun kronometresini açın. Bir dakika tutun, bir harf seçin. O harften aklınıza gelen kelimeleri yazın; süre sınırlaması burada önemli baskıyı artırır. Kaç kelime yazmışsınız sayın, 20 kelime yazamadıysanız ya kelimelere erişiminiz yavaş ya da kelime dağarcığınız yeterli değil. Bu konudaki farkındalığınızı arttırın. Herhangi bir şey izlerken ya da dinlerken, kitap yada gazete okurken dikkatinizi çeken kelimeleri not alın, bilmediğiniz kelimelerin anlamlarını öğrenip günlük konuşmalarınızda kullanmaya özen gösterin.
İkinci Adım
Kitap okuyun, meal, hadis, fıkıh, siyer, fikri kitaplar, ilmihal, hikayeler, fıkralar okuyun. Sonra cep telefonu kameranızı açın ve okuduğunuz kitaptan, okuduğunuz bölümünden anladıklarınızı özetleyin. İlk seferinde yarım yamalak anlatırsınız belki ama hiç sorun değil. Anlattığınız yeri bir defa daha okuyun ve tekrar kayıt alarak anlatın. İkincisinin ilkine göre daha iyi olduğunu göreceksiniz. Gerekirse bunu üçüncü kez tekrarlayın. Her seferinde daha iyi olduğunuzu tecrübe edeceksiniz. Sonrasında yeni bir bölüme geçebilirsiniz. Anlatırken asalak ses ve kelime kullanmamaya özen gösterin. Her seferinde daha az asalak ses kullanmaya çalışın. Asalak ses kullanmak yerine sessizde kalabilirsiniz. Bir süre bu şekilde çalıştıktan sonra artık sosyal ortamlarınızda gerektiğinde okuyup anlattığınız bu bölümleri anlatmaya başlayabilirsiniz. Her seferinde daha iyiye gitmeye başladığınızı göreceksiniz. Ne kadar çok pratik yaparsanız o kadar çok konuşmanızın düzeldiğini göreceksiniz. Araç kullanmayı düşünün; ilk araç kullanmaya başladığınızda son derece tedirgin oluyorsunuz. Sonrasında araç kullanmak bir yürüyüş yapmak gibi sıradan geliyor. Konuşma alıştırmalarını da sık sık yaparsanız artık günlük rutine dönüşecektir.
Üçüncü Adım
Kendinize konuşma kalıpları hazırlayın. Örneğin: “Kendinizi tanıtır mısınız?” diye sorduğumda hemen düşünmeye başlayacaksınız. “Kendinizi tanıtır mısınız?” diye soru yönetildiğinde hemen anlatabileceğiniz bir konuşma kalıbınız olsun, öncesinden hazırlarsanız kendinizle ilgili ayrıntıları da kaçırmamış olursunuz. Eğer bir yönetici iseniz işiniz ve iş yerinizle alakalı, eğer bir ilim talebesi iseniz insanlarla günlük konuşmanızda onlara faydalı olabilmek adına ilim dağarcığınızdan onlara ne aktarabileceğinizin hazırlığını yapabilirsiniz hatta bunu yapmalısınız. Böyle bir hazırlığınız her daim olmalı. Düşünün, öncesinden kendinize bir konuşma kalıbı hazırlayın. Bu tarz konuşma kalıpları bir gün karşınıza muhakkak çıkacak. Ara ara hazırladığınız bu konuşma kalıplarını tekrar ederek hafızanızda tutmaya çalışın. Çünkü neyin ne zaman karşınıza çıkacağı belli olmaz. Bu durum hem bildiklerinizi aklınızda tutmanıza yardımcı olur hem de akıcı konuşmanızı geliştirir.
Dördüncü Adım
Bol bol ayet, hadis, deyim, atasözü ve ümmetin genelinde kabul görmüş liderlerin önemli sözlerini ezberinizde tutun. “Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim. Bugün ise bilgeyim kendimi değiştirdim.” gibi özlü sözleri de ihmal etmeyin.
Beşinci Adım
Akıcı konuşmanın önündeki en büyük engel gerginlik ve heyecan durumlarıdır. Bu duygu durumları mevcutken ne kadar hazırlıklı olursanız olun, bildiklerinizi unutursunuz. Konuşurken rahat olmak önemli. Size bu konudaki en büyük tavsiyemiz doğru nefes alıp vermeyi muhakkak öğrenin. Doğru nefes alıp vermek akıcı ve güzel konuşmanın temelini oluşturur. Bu temeli atın çünkü şu anda sizler nefes aldığınızda ciğerlerin çok az bir kısmını havayla dolduruyorsunuz. Bu solunum vücudunuzun oksijen ihtiyacını bile karşılamakta zorlanırken nasıl konuşmanıza da yardımcı olsun? Zaten heyecanlanmasanız bile yanlış nefes, uzun soluklu konuşmalarınıza yeterli gelmez. Heyecanlandığınızda ise o az aldığınız nefes hızlı bir şekilde tükenir, gider ve konuşurken sizi nefessiz bırakır. Haliyle sesiniz titrer. Doğru nefes alıp vermeyi muhakkak öğrenin. Heyecanlandığınız da doğru nefes rahatlamanıza yardımcı olurken konuşmak için de gerekli nefesi size sağlamış olur. Bu ayki yazımızın da sonuna geldik. İnşallah faydalı olabilmişizdir. Allah a emanet olunuz.