Bireyselleşme Ve Bencillik

Kapak Dosya – Halime Yılmaz / 2024 Ağustos / 141. Sayı

Hamd, alemlerin rabbi olan Allah’ a aittir. Salat ve selam Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e, onun ailesine ve ashabına olsun. Allah’ ın selamı, rahmeti ve bereketi tüm Müslüman kardeşlerimin üzerine olsun.

Bencillik, Âdem aleyhisselam’dan günümüze kadar şeytanın insanı yoldan saptırmaya çalışırken en çok başvurduğu yollardan biridir. Ta şeytanın cennetten kovulmasından başlayan bencillik, ahir zamanın da en göze çarpan hastalıklarından biri oldu. Bencillik ya da bireyselleşme, her iş ve durumda sadece kendine odaklanmak, kişinin sadece kendisi için yaşaması ve hayatın merkezine sadece kendisini almasıdır. Bu, ileri derece ruhi bir hastalıktır. Teşhis edilir edilmez derhal tedaviye başlanmalıdır. Bunların tedavisinde bencil kişiye, i’sâr (başkalarını kendine tercih etme), fedakârlık, diğerkâmlık ve ümmet olma bilinci ve bunların farkındalığını yerleştirmek faydalı olacaktır.

Şeytana, Âdem aleyhisselam’a secde etme emrini çiğneten bencillikti. Biz bugüne kadar şeytanın cennetten çıkarılma olayında sadece hasedinden bu isyana kalkıştığını konuştuk. Evet, haset onu o güne kadar hep itaat ettiği Allah’ın emrine karşı çıkmaya iten duyguydu. Ama hasedi tetikleyen karakteri hiç konuşmuyoruz. Aslında işin en tehlikeli kısmı budur. Şeytanın hasedine sebep olan ve “Ben ondan daha hayırlıyım” (Sad, 76) dedirten, şeytanın kendine dönük olan karakteri ve kendi dışındaki dünyayla irtibatını kopartan bencilliğiydi. Bu bencillik onu hasede, haset de onu büyük isyana götürdü. Bu büyük isyan da Rabbinin kendisine “tercih ettiğini” düşündüğü insanoğluna karşı derin bir kin ve düşmanlık beslemesine, bunun sonucu olarak da onları da kendisinin gireceği cehennem çukuruna çekmek için her yolu denemesine sebep oldu. Dikkatlice bu satırları okuyun ve görün; modern zamanın birincil hastalığı olan bencillik, ta nerelere ve kime dayanıyor. Ve bu şeytani hastalıktan olabildiğince korunun.

Günümüzde özellikle sosyal medya aracılığıyla bireyselleşme ve bencillik başka isim ve etiketler adı altında aşılanıyor ve ince ince işleniyor. İnsanların çoğu da bu şeytani tuzağa düşüyor. Hem de hiç düşünmeden. Size biri “bencil ol, bireysel olmak iyidir” diyerek işe başlasa hiçbiriniz kanmazsınız. Ama apaçık şeytanın, sinsi oyunları ve onun iki ayaklı yoldaşlarının sihirli sözleri ve manipülasyonları farkına varmadan bu mesajları günde kim bilir kaç kere beyninize veriyor. Farkına bile varmadan onların istediği kıvama geliyorsunuz. Mesela “sen herkesten daha önemlisin, en çok kendini sev, seni üzen annen bile olsa ondan uzaklaş” gibi sözler, ilk bakışta sizi düşünen, önemseyen ve sizin yanınızda olan bir kişinin pozitif mesajları gibi dursa da durum hiç de o kadar masum değil. Evet hepiniz elbette önemlisiniz. Tabi ki insan kendini sevmeli ve kendisine zarar verenlerden kendisini korumalıdır. Ama bunları yaparken İslami sınırları unutursanız bu mesajlar sizi bencilleştirir ve yalnızlaştırır. Bu mesajları yayanların tam da istediği gibi Müslümanlardan kopmuş yalnız başına imanı zayıflamış, şeytanın kucağına çabuk düşme riski yüksek olan bireysel, kendisine odaklı bir birey olur, ot gibi yaşar ot gibi ölürsünüz.

İslam’a göre sen, Müslüman olduğun için önemlisin ve kendi değerini bilmeli, aşağılık kompleksiyle İslam dışı hayatlara özenmemeli, canını düşündüğün için cehenneme sokacak amellerden uzak durmalısın. Çünkü sen önemlisin. Kendine değer veren biri, sonunda kendisini cehenneme sokacak işler yapmaz.

İslam’ a göre kalpteki sevginin en büyüğü Allah’ a olmak zorundadır. Onun yerine başkasını getirmek insanı şirke bile düşürebilir. Sonra Peygamberi, sonra İslam’ı seversin. Ondan sonra kendini sevebilirsin. Ama en çok kendini seversen, kendini Allah’ a ortak koşanlardan olabilirsin. Hevasını ilah edinenleri Allah kınamıştır:

Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?” (Câsiye, 23)

İslam’ a göre seni üzen kişilerden kaçmak değil, onlar yokmuş gibi davranmak emredilir. Zira birinden kaçsan seni üzen başka biri mutlaka çıkacaktır. Hayatın kaçışlarla mı geçecek? İslam diyor ki; işine bak, hedefine odaklan, cahillere aldırma, seni üzenlerin kalbini daraltmalarına sebep olan sensin. Zihnin sadece Rabbinle ve yaşama sebebinle meşgul olsun. Gerisini Rabbine bırak. O, kimsenin hakkını kimsede koymaz. İslam, anne babayla ilişkiyi tamamen koparmaya izin vermez. Sana zulmetseler de onlara merhametli olmak zorundasın. Ama bu işi, sadece Allah için yaptığın zaman acı çekmeyeceksin.

Bu Kur’an, kendisiyle insanları uyarman ve müminlere öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Onu tebliğ etme işinden ve buna karşılık alacağın tepkiden dolayı sakın göğsünde bir daralma olmasın!” (A’raf, 2)

Sen Allah yoluna çağıracaksın. Kalbinde hastalık olanlar seni yoracak. Günümüz telkinlerine göre o ortamdan kaçmalısın. Rabbimize göre göğsünü genişlettikçe genişletmeli ve işine odaklanmalısın. Bir Müslüman olarak senin başka bir yolun yok.

Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!” (Nahl, 127)

“Kimseye sabretmek zorunda değilsin, kimseye katlanmak için sebebin yok” diyen bencillik temsilcilerine karşılık Allah için ve O’nun yardımıyla, O’nun yolunda sabret diyen ayetin netliği… Kötülerin kötülüklerinden kaç demiyor da o kötülüklerden kendini sorumlu tutup üzülme ve “onların tuzaklarına karşı benim aciz bedenimin gücü yetmez” deme de Allah’a dayan, O’na güven ve yoluna devam et diyor.

Hicr 88, Neml 70 de “Onlardan dolayı üzülme” cümlesini tekrar yineleyerek müminin, zihnini boş şeylerle meşgul etmesinin önüne geçiyor.

Şimdi oyunu görebiliyor musunuz? Şeytanın oyuncakları olan birileri sizi önemsemiyor. Kendilerinin düştüğü çukura sizi de çekmeye çalışıyorlar. Olay bundan ibaret.

Bireysellik de bencillikle hemen hemen aynı kapıya çıkan ikiz kardeş gibidir. Sonuç bakımından bakınca birbirinden pek farkı olmadığını görürsünüz. Cemaati, birliği, beraberliği, saf saf Allah’ın ipine yapışmayı ve ayrılık çıkarmadan aynı hedef uğruna birlikte ilerlemeyi emreden İslam’ ın bu tavsiyeleri küçümsenirken; ayrılık, bireysellik, ferdi hareket özendiriliyor. Böylece şeytani tehlikelere tamamen açık hale getiriliyorsunuz. Bireysel düşünenler, Müslüman ümmetin başına gelenleri gündemine almazlar. Başkalarının acılarına empati duyamazlar. Başkalarının sevincine ortak olamazlar; bilakis haset etmeye başlarlar. Çünkü sadece kendileri ve kendi menfaatleri yönünde çalışanlar önemlidir. Onun dışındaki dünya adeta onların gözünde yok hükmündedir. Yine başa döndük gördünüz mü? Şeytanı cennetten çıkaran egoistlik ve bunun zaruri sonucu olarak da hasetle karşı karşıya geldik yine. İlk insandan ahir zamanın son insanına kadar şeytan, bencilliği de bireyselliği de muhtelif şekillerde süsledi, süslemeye devam edecek ve bu kini cehenneme kadar dinmeyecek. Cehennemde bencilleştirdiği kullara diyeceği şey “ben sadece sana vesvese verdim, uymasaydın, seni zorla bencilleştirmedim” olacaktır. O gün eğer onlardan biriysen ne yapacaksın? Sığınacak liman da bırakmadın. Amellerini de bencilliğin sebebiyle beslediğin hasetle yok ettin. Aman ha! Sen en iyisi bencillikten de hasetten de bireysellikten de cehennemden de uzak dur. Sen Rabbine yaklaş. Bunaldığında “Allah’ a kaçın” ayetiyle Rabbine yönel. Merak etme. Rabbine yönelen, kendinden uzaklaşmaz, aksine özüne döner. Kendiyle barışır. Karşılaştığı sorunlardan kaçmayı değil, onlarla doğru yollarla mücadele etmeyi öğrenir.

Bireysellik ve bencillik, kendinden kaçmaktır aslında. Kendisini sevmeyen, kendisine değer vermeyen bencil olur. Çünkü bencil insan sevilmez. İnsan, ne yaparsa yapsın kendisine yetmez. Başkalarının sevgisine ve onayına ihtiyacı vardır. Ama sadece kendisiyle ilgilenen insan, kimse tarafından istenmez ve toplum tarafından dışlanmaya başlar. Başkalarının dışladığı insan, içten içe değersizlik duygusuna kapılmaya başlar. Değersiz hisseden insanın özüne dönmesi, kendisiyle barışık olması mümkün değildir. Görüyor musunuz? Bencil insan en büyük kötülüğü önce kendisine yapmaktadır.

Sadece hasedin değil zulmün ve birçok kötülüğün de temelinde bencillik vardır. Tarihin başından günümüze kadar bakın; zalimlerin zulümlerinin bir sebebi de bencilliktir. Benmerkezci yaşayan ve gücünü bunu korumak için kullanan kodamanların eziyetleri dillere destan olmuştur.

Firavun’ a bakın! Ona İsrailoğullarına karşı “Ben sizin en yüce Rabbinizim” (Nâziat, 24)  dedirten, o güne kadar devam eden zulüm çarkına Musa Peygamberin itiraz ederek onun egosunu yerle bir etmesi ve bencilliğini alaşağı etmesiydi. Onun bencilce istekleri o günden sonra itinayla reddedilip köleleri ona isyan etmeye başlayınca Firavuni egoları harekete geçti ve zulümleri zirveleşti. Bu hep böyleydi. Böyle olmaya devam edecektir. Egoları sarsılan bencil Firavunlar ya da Firavuni düzenler, zulümlerini artırarak egolarını tatmin etmenin yollarını ararlar. Ölene kadar da genelde bu egoları onları ele geçirmiştir, peşlerini bırakmaz. Çünkü ego, hakimiyeti aldığı kişiyi, kolay kolay bırakmaz.

Firavun’ un zulmünden Allah’ın lütfu ve Musa aleyhisselam’ ın yardımıyla kurtulan İsrailoğullarına ne demeli peki? Onların eşi benzeri olmayan bencilliklerine tarihte hiçbir kavim ulaşamamıştır. Rableri onları kölelikten kurtarır kurtarmaz, ellerine geçen ilk fırsatta O’na secde edip şükredecekleri yerde bencilliklerinin kurbanı oldular. Buzağıyı ilah edindiler. Çölün ortasında kudret helvası ve bıldırcın eti mucizesiyle beslendikleri halde sürekli “ben” deme karakterleri ve kendilerini çok önemsemeleri yüzünden lanetlendiler. Bu lanet onları, günümüzün cani ve tarif edilemez zalimlerine dönüştürdü. Şeytanın en büyük temsilcilerinden olan bu kavim, kıyamete kadar da o bencilliklerinden dönmeyecek ve bu onları, büyük azaba sevk edene kadar bulundukları kötü duruma devam edecekler. Çok azınlık olan Müslümanları hariç. Ama onların sayısı oldukça azdır.

Hitler, Netanyahu, Esed gibi zalimler de bencilliğin ve zulmün farklı versiyonları olarak tarihte yerlerini aldılar. Bencilliğin sebep olduğu zalimlerin isimleri bunlarla sınırlı kalmayacak elbette. İnsanoğlunun nesli devam ettiği sürece şeytanın bencil ve insan kılıklı askerleri de dünya sahnesinde yerlerini alacaklar.

Bencillik, nefsin cimrileşmesidir. Teğabun 16. ayete göre nefsin cimriliğinden korunan ancak kurtuluşa erer. Buna göre nefsin cimriliğine, yani bencilliğe kapılan kaybeder.

Kim nefsinin hırs ve cimriliğinden korunabilirse, işte gerçekten kurtuluşa erecek olanlar onlardır.”

Sevban’ın naklettiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“…Bir topluluğa imam olan kimse sadece kendisi için dua edip de onlara dua etmemezlik yapmasın. Böyle yaptığı takdirde onlara ihanet etmiş olur.”[1] 

Kendisine dua ettiği halde etrafındakilere dua etmeyen, onlara ihanet etmiş sayılıyorsa varın bu dinin diğerkâmlık duygusuna verdiği önemi siz düşünün.

Enes b. Mâlik’in bildirdiğine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki bir kişi iyilik namına kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”[2] 

Kendin için istediğini mümin kardeşin için istemen, iman meselesi görülüyor. Bencillikten sıyrılmak, imanla birlikte zorunlu kılınıyor. İman, cennet girmenin ve salih amellerin kabul edilmesinin ilk ve olmazsa olmaz şartı ise bencilliğin müminin hayatında en ufak bir yeri bile olamaz. Mümin, bencillikle uzaktan yakından alakadar olamaz. Kimse, hiçbir gerekçe ve manipülasyonla Müslümanın hayatına bencillik ve bireyselliği sokacak yol bulamaz. Çünkü imanı alarm verir ve buna engel olur. Eğer imanı ona engel olmuyorsa o müminde hayır yoktur.

Rabbim İslam ümmetini bencillik ve bireysellik hastalığından kurtarsın ve onlarda birlik ruhunu yeniden canlandırsın.

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’ a mahsustur.  


[1]. Ebû Dâvûd, Taharet, 43

[2]. Nesâî, İman ve şerâiuh, 19