Bir davetçinin vicdanı ile olan imtihanının hikayesi

Kalbe Dokunan Hikayeler – Ümit Şit / 2023 Haziran / 127. Sayı

Ferit abi hayır çalışmalarının hep önde gelen isimlerindendi. Hem güçlü bir hitabete sahip hem de sahadaki çalışkanlığı ve azmi tüm gençlere örneklik teşkil etmekteydi. Ferit abiyi övmek kolaydır ancak, yaptıklarını anlatmak bile insanı yormakta iken o anlattıklarımızı gerçekleştirirken asla yorgunluk hissine kapılmamıştı. Nerede bir yetim aile var, Ferit abi herkesten önce oradadır. Mahallede kim geçim sıkıntısı yaşıyorsa Ferit abi ya borç verir ya da fakir fonundan ayrılmış ödeneği vermek için bizzat ailenin ayağına gider. Giderken dahi gittiği ev halkının bir şey ikram edememe mahcupluğu yaşamaması için yanında önceden doldurduğu litrelik çay termosu ile gittiği evdeki hane halkına çay verirdi. Muhabbet eder. Nasihatlerde bulunur. Biraz hüzünlenir. Biraz güler ve müsaade isterdi. Evden çıkmadan önce masaya zarf bırakır ve bir kere bile dönüp ailenin yüzüne bakmadan evden dışarı çıkardı. Ben Ferit abinin neredeyse 24 saatine şahitlik eden, kendini hayır kurumlarında pişmek, ilim almak ve insanlara dinlerini anlatmak adına bir İslam davetçisi olmak gibi bir ideal için Ferit abinin yanında takılan bir gencim.

Ferit abinin gündüz programları nerdeyse hiç durmayacak bir yoğunlukta geçerdi. Ferit abi gündüz ilim vermek adına öğrencilerin yanı başındadır. Oradan başka bir programa geçer. Başka Müslümanlar çağırır oraya gider. Birilerinin derdi olur dinler ve nasihat eder. Fakir aileler ile oturur. Halini hatırlarını sorar. Yardım götürecek kamyonları organize eder. Hatta kolileri sırtlar kamyona taşırdı. Yardım etmek isteyenlere kızgın bir bakış atacağı bilindiğinden kimse koli ya da çuvalı, gönülleri el vermemesine rağmen uzatmazdı ellerini. Hatırlıyorum… Biri sırtındaki çuvalı almak ve onu o ağırlıktan kurtarmak istemişti. O çocuğa dönüp, “ne oldu” demişti. Çocuk, “hocam ağırdır yardım edeyim” demiş. Çocuğa biraz sert ve mahzun, birazda kırgın ve üzgün bir tavırla “sen mi kurtaracaksın beni ağırlıktan? Sen mi kurtaracaksın günahlarımın ağırlığından? Hayır! Allah’ın elinden hiçbir günahkâr kaçamaz” demiş, orada duran herkes buz kesmişti. O yüzden Ferit abinin sırtından kimse yük almaz ve yardım etmezdi. Gerçekten Ferit abi garip ve tuhaf bir adamdı. Neden bu kadar kendini yoruyorsun biraz dinlen yine devam edersin diyenlere yine o karmaşık bakışla “günahlarım dağ gibiyken, cehennemin kapıları ardına kadar açık ve kendine icabet eden kulları yutuyorken ben nasıl dinlenebilirim “diyerek ulaşmak istediğimiz çıtayı biraz daha yükseltmişti. Dediğim gibi Ferit abi, gerçekten tuhaf biriydi. Geceleri bir sese uyanırdım. Dönüp baktığımda şuurum yerine gelir anlardım. Ferit abi yine her gece olduğu gibi elinde bir kâğıt parçasına bakarak ağlıyordu. Her gece o kâğıt parçasına bakar ağlar ağlar ve ağlardı. Sonra biraz toparlanır, ellerini semaya açar ve tevbe istiğfar ederdi. İlk zamanlar tuhaf gelen bu duruma alışmıştım. Gördüğümde arkamı döner yatardım. Belli bir süre sonra bir el uzanır ve sırtımı sürterek, “hadi kalk! Cenneti istiyorsan sahibinden isteme zamanı geldi. Hadi kalk teheccüde“ derdi. Ferit abi beni iki günde bir teheccüde kaldırırdı. Ama kendisi nerdeyse 2 saaatlik uyku ile her zaman güne başlardı.

Bir öğlen vakti, birisinin şiddetli bir şekilde kapıya vurduğunu algıladığım an, kaylule için yattığım yataktan sıçradım. Kapıya doğru yöneldim. Ferit abinin ahlakı değildi böyle vurmak. Kapıyı açtığımda bizim çocuklardan biri nefes nefese kalmış bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.  Çocuk, “koş fatih koş” dedi. Bende telaşlandım ve “nereye? nereye?” diye sordum. Nefes almakta güçlük çeken genç, “Ferit abi…Ferit abiye araba çarptı. Hastaneye götürdüler. “Dedi. Birden donup kalmıştım. Ne yapacağımı bilemeden yaklaşık bir 20 saniye sonra gençle beraber hastanenin koridorlarındaydık. Gence sorular soruyordum. Genç, Ferit abinin öğle vaktinde demans hastası bir yaşlı amcayı evine götürmek için cadde kenarında evinin adresini sorarken, direksiyon hakimiyetini kaybeden bir aracın üstlerine geldiğini görünce Ferit abi, yaşlı amcayı kenara fırlatmış. Tabii ki kendisi aracın altında kalmış. Mahalle esnafı da apar topar hastaneye kaldırmış.

Mahalle esnafının ağlamalarının ortasında kalan doktorun, acı haberi verdiğini anlamıştım. Ve içimden Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz dedim. Bir süre esnafla beraber sessizce ağlaştıktan sonra bir polis yanıma gelip, “en yakını sizmişsiniz. Buyurun bunlar merhumun geriye kalan eşyaları” deyip küçük bir torbayı bana uzattı. Torba içinde görünen kol saatini görünce kendimi tutamayıp olduğum yere yığıldım. O abiden çok, bazen bir baba gibiydi benim için. Yetim olduğumu hiç hissettirmemiş ve istediği gibi geçmişi ile alakalı hiçbir soru sormamıştım. Hep birlikte geleceğe doğru yürüyorduk.  Bu düşünceler içinde gözüm poşetin içinde bir kâğıt parçasına takıldı. Bu kâğıt parçası Ferit abinin her gece bakarak ağladığı kağıttı. Usulca poşeti açıp içinden kâğıt parçasını aldım. Gazete küpürüne benziyordu. Evet, bu bir gazete küpürüydü. Küpürün arkasını çevirip okuduğum haber bana ikinci şoku yaşatmıştı. Haberde aynen şöyle aktarılmıştı:  ALKOLLÜ SÜRÜCÜ GECEYİ KANA BULADI

Yüksek promil alkollü olduğu anlaşılan Ferit A. yönetimindeki araç, yan şeridinde seyreden Mustafa C. yönetimindeki araca yandan çarptı. Çarpışmanın şiddeti ile savrulan araç bariyerlere saplandı. Araç içinde bulunan 4 kişilik aile hayatını kaybetti.