Hakkın Hatırı, Her Hatırın Üstündedir Hadis-İ Şerif

Bir Hadis Bir Yorum – Abdulkadir Kızmaz / 2012 Aralık / 1. Sayı

Hadisin daha iyi anlaşılması için konu başlığını teşkil eden kelimeleri izah etmek yerinde olur.

ALLAH (C.C)

Kâinatın ve kâinatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı, koruyucusu olan tek varlık, ibâdet edilmeye lâyık tek Rab, Mevlâ, Huda’ya ait özel isim. En yüce varlık olarak inanılan, bütün kemâl sıfatları şahsında bulunduran ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olan gerçek Ma’bud. Varlığı zorunlu olan tek yaratıcıya ait yüce bir isim. Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır da. Geçmişte ve gelecekte özü ve sıfatları değişmez. “Allah” Olmanın O’na mahsus olduğu kudret.2 Allah ismi ifade ettiği ilâhî manasıyla yalnız O’na aittir ve hiçbir kelime bu ismin manasını ve muhtevasını ifade gücüne sahip değildir. “O’nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur.).”3

GAYE

Gaye; maksat, hedef, netice, sonuç ifade eder.

RIZA

Razı olma, hoşnutluk, memnuniyet, kabul etme ve gerçekleşecek olan bütün mukadderata boyun eğip razı olmak.

Gayeler ikiye ayrılır:

Birincisi, Allah’ı gaye edinmektir. Allah, rızasını arayan kimseleri korur ve gözetir. Peygamberleri ve salih kimseleri koruyup onlara yardım ettiği gibi.

İkincisi, insanı gaye edinmektir. Allah kendisine kulluğu terk edip birbirlerini kutsayan kimseleri ise şerleriyle baş başa bırakır. Onların yardımcısı olmaz.

Gerçek bir Müslüman, işlerinin hepsinde Allah Teâlâ’nın rızasını gözetir.  Müslüman’ın tek gayesi ALLAH’ın rızasıdır. Malı – serveti, mevki-makamı, ibadet -taatı, yaşama ve ölümü bu rızayı kazanmaya götürüyorsa iyidir. Aksi takdirde serveti, mevki-makamı, ibadeti-taatı, yaşamı, ölümü ve sahip olduğu her şeyi bir hiçtir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“De ki: “Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir.”4

  “O’nun hiçbir ortağı yoktur; böyle emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.”5

“Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben ortak koşanlardan değilim.”6

Her şey Allah içindir. Canın, malın, varlığın, yokluğun, yemen, içmen, gezmen, yürümen, oturman, kalkman, hatta yaşamın ve ölümün… İşte rıza-i Bari’yi kendine gaye olarak belirleyen kimse, dünyada var olma mücadelesini verirken ve ahiret hayatına göç ederken “Sıratul Müstakim” çizgisinde sebat eder. Bu minvalde kendimize önder ve örnek olarak alabileceğimiz sayısız örnekler vardır. Onlardan bir tanesi Bi’ri Maune faciası’nda öne çıkan Ümmü Süleym’in kardeşi Haram bin Milhan’dır;

“Peygamberimiz (s.a.v) mektubuyla beraber Haram bin Milhan’ı Bi’ri Maune vakasında Allah düşmanı Amir b. Tufeyl’e gönderdiler. Allah düşmanı Amir mektuba bakmamıştı bile… Ve o sırada adamlarından birine işaret ederek elçiyi arkasından mızraklamasını emretti, mızraklar ve oklar karnından girip sırtından çıkıyordu… Haram bin Milhan, aldıkları darbeler neticesinde öleceğini hissedince, üzülme, korkma ve pişman olma yerine Allah düşmanı Amir’e şu sözlerle haykırmıştır. “Allahu Ekber fuztu ve Rabbil Kâbe.” “Allahu Ekber Kabe’nin rabbine yemin olsun ki kurtuldum”. -Radıyallahu anh-“7

Bu ve benzeri örneklerden çıkarılabileceği gibi, kalbinde Allah sevgisi olan kişi, o sevgi uğruna yaşarken veya ölürken gerçek manada kurtulandır. Fakat kalbinde gerçek manada Allah sevgisi olmayan kişi ölüdür, elbisesi de kefenidir. Bütün insanların yaratılış gayesi Allah’a kulluktur.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“ Ben, cinleri ve insanları sadece Bana kulluk etsinler diye yarattım.”8

Müslümanın gayesi, kalbi selim ile ruhunu ve bedenini tezkiye etmiş, şirkten, fısktan arındırmış bir şekilde yaratıcısına kulluk ederek sıkı bir bağla irtibatlı olması gerekir. Bu bağın hiç kopmadan ölüm gelinceye kadar devam etmesi gerekir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“…Tağutu9 (saptırıcıları) inkar edip Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.”10

“Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.”11

İnsan ve cinni varlıkların dışında kalan her şey verdiği söze sadık kalarak kıyamete kadar bu bağı muhafaza ederler. Örneğin; gece ile gündüzün birbirini pürüzsüz takip etmesi bu bağlılığın gereğidir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah’ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hâkim’dir.”12

“Yeri düzleyen, orada dağlar, nehirler var eden, her türlü üründen çift çift yetiştiren, gündüzü geceyle bürüyen de O’dur. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”13

Gayem Allah’tır diyen muvahhid bir kul, yer ve gökler misali, Rab olarak Allah’ı, kitap olarak Kuran’ı, önder olarak Resulü ve kardeş olarak Müslümanları kabul etmiştir.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

     “Uğrumuz da Cihad edenlere, Biz mutlaka yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah iyilik edenlerle beraberdir.”14

     “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et.”15

“Rabbinin adını an ve bütün varlığınla kendini O’na ada.”16

İnsanlık sadece yaratıcısına kulluk için yaratılmıştır. Başka bir gaye için yaratılmamıştır. Bu gerçeğin bilinmesine rağmen, günümüzde insanlar çeşitli gayeler peşindeler ki, bu gayelerin bir kısmı kötülük ve düşmanlıkta yardımlaşmadır. Bu gayeler, ekonomik işbirliği yaparak, yoksulların hakkını gasp etmedir. Küfür tek millettir işbirlikleriyle mazlum Müslüman halkı ezerek ve topraklarını işgal etmek suretiyle kendini göstermiştir.

Geçmişte Karun, ekonomik gücü ile sömürüye örnektir. Ashabı Uhdud’un Aziz ve Hamid olan Allah’a inanmaları neticesinde hendeklerde yakılmaları mazlumiyetlerine örnek teşkil eder. Günümüzdeki şekli emperyalist sermaye kuruluşlarının, faiz ve sömürgeyle gelişmekte olan halkların kanını emmesidir. Batıl hedef ve dünyalık emelleri için Müslümanların, dini yaşama özgürlüklerini ve topraklarını işgal etmektedir. Filistin, Afganistan, Irak, Arakan, Moro, Suriye ve benzerleri apaçık örneklerdendir. Allah Teâlâ kullarından kendisini rızıklandırmalarını ve sadece dünyayı imar etmelerini istemez. Kullarından kendisine sadece kulluk etmelerini ister.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

” Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.”17 “Şüphesiz rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah’tır.”18

Allah’ın rızasını uman kimse, her haline hamd eder. Allah’ın, hallerinden haberdar olduğunu bilir. Çünkü Allah ihmal etmez sadece mühlet verir.

Kişi Allah’a bağlı olduktan sonra bütün bela ve musibetler başa gelse de huzur ve refah içinde olur. Bu yola çıkan bir mümin bu yola niçin çıktığını her an düşünüp, varmak istediği menzil ile ve ona götüren araçlarda her hangi bir sapma var mı yok mu sağlamasını yapıp yoluna devam etmesi gerekir. Çünkü bazen iyi niyetle başlanılan bir iş, başlangıçta o iş araç olarak kabul edilirken daha sonra amaç halini alabilir. Bu durumu birçok kitabın birinci hadis-i şerifi olarak yer almış şu hadis ne kadarda güzel ortaya koymuştur.

“Mü’minlerin emîri Ebû Hafs Ömer ibni Hattâb radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle derken işittiğini söylüyor:

“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulü’ne ise onun hicreti Allah’a ve Rasulü içindir. Kimin hicreti de elde edeceği dünyalık (bir mal) için veya nikahlayacağı bir kadın için ise onunda hicreti ne için hicret ettiyse onadır.”19 Sonuç olarak “ Gayemiz Allah’ın rızasını kazanmaktır.” Sözünün pratik hayata etkisi, günümüzdeki örneklerinden biri olan ve canıyla malıyla ve bütün varlığıyla yaşayarak bize öğreten Şehid Şeyh Ahmet Yasin’in sözleriyle bitirmek istiyorum:

“Bende bir beşer olarak hayatımı sürdürürken tek emelim; Allah’ın benden razı olmasıdır. O’nun rızasını almak da ancak O’na itaat ile olur. Allah’a itaatin zirvesi de cihattır, cihadın gayesi de yeryüzüne İslam’ın hâkim olması ve Allah’ın düşmanlarının yeryüzünde oluşturdukları fesat ve fitneyi temizlemek içindir. Bu uğurda, gerçekleştireceğim ilk hedef, gasp edilmiş İslam topraklarını fitneden temizlemektir, sonrada o topraklarda, İslam devletini kurmaktır. Bu benim çalışmamın ve azmimin dayanağıdır. Allah’ın beni buna kavuşturmasını diliyorum. Şayet bu emelim gerçekleşirse bu Allah’ın bize fazlındandır. Şayet gerçekleşmeden ölürsem, en azından bu yola birkaç adım atmış olurum.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah, işinde galiptir, (hâkimdir) fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”20

Ey insan o halde sende yüz yirmi dört bin peygamber gibi, hatemul enbiya gibi, dört halife ve ashap gibi ve saydıklarımızın çizgisinde yürüyen bütün ümmetin fertleri gibi bu kutlu aile de doğru istikamette yürümek üzere yerini al. Onların tek gayeleri Allah’a halis bir şekilde kulluk edip Allah’ın kendilerinden razı olması idi. Sen mahlûkat içerisinde çok değerlisin. Çünkü yaratıcın seni gerçekten “Ehsen-i takvim” olarak yarattı. Yaratılışın keremiyle öncülerin gibi izzetli yaşa. Aksi takdirde “Esfel-i Safiline” döndürüleceksin.

O halde dağınık olan beşeriyetin yeniden bir olması için tek ses, tek yürek, tek ümmet olup.

Şunu haykırması gerekir:

“GAYEMİZ, ALLAH ‘IN RIZASINI KAZANMAKTIR.”

————————————————————

1. Tirmizi

2. Şamil İslam Ansiklopedisi. Büyük Türkçe Sözlük Dr.Mehmet Doğan.

3. Meryem Suresi: 65

4. En’am: 162

5. En’am: 163

6. En’am: 79

7. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Hayatı ve Daveti. Safiyyur Rahman el-Mubarek Furi s.295

8. Zariyat: 56

9. Tağut: Allah’ın dışında kulluk edilen her şey demektir.

10. Bakara: 256

11. Hicr: 98-99

12. Saf: 1

13. Rad: 3, Ankebût: 69

14. Hicr: 99

15. Müzzemmil: 73/8

16. Zariyat: 57

17. Zariyat: 58

18. Buhari, Müslim

19. Yusuf: 21

20. Çıra Yay. Ümmeti Uyandıran Şehid, s.105